Türk yazısının elimizde bulunan ilk örneği Esik gölü kenarında Saka (İskit) Türk beyine ait kurganda bulunmuştur[1].
Gümüş bir tabağın üzerine Göktürkçenin bir varyantı ile iki satır halinde kazınmış bu yazı MÖ.500'lere tarihlenmiştir.
Bir başka ifade ile Türklerin Grek, Latin, İbrani, Arami vb gibi yazı sistemlerinin ortaya çıktığı dönemlerde kendi alfabesini geliştirip kullandığını söyleyebiliriz.
İlk ve erken orta çağda kullanılan bütün alfabeler özgün değildir. Hiyeratik[2] ve demotik[3] yazı sistemlerinin bir veya birkaçını temel alarak uyarlanmıştır.
Bu alfabelerin ilk örnekleri çok kısa metinler halinde kil, ahşap, metal, taş ve parşömene yazılmıştır. Kodeksleme yani parşömenin iki kapak arasına alınması sonraki dönem icadıdır.
Egenin iki yakasında, İtalya'da veya Kenan topraklarındaki kent devletler, ruhban ve tüccar sınıfına, derebeylere, tahıl depolarına ve ticaret kolonilerine sahip olduklarından yazıyı çok sık kullanmıştır.
Türkler gibi göçebe, avcı ve toplayıcı, yaz kış sürekli göçen, avcılıkla beslenen kavimler ise yazıya, yerleşik toplumlar kadar ihtiyaç duymamıştır.
Fakat Türkler, farklı siyasi teşekkülleri yönetmek için elbette yazıya ihtiyaç duymuş ya kendi geliştirdikleri Göktürkçeyi ya da kendi dillerine uyarladıkları en pratik alfabeler ile iletişimde bulunmuştur.
İlk Türk alfabesi Göktürkçenin türeyişi hususunda değişik fikirler ileri sürülmektedir. Bunlara göre Göktürkçe boy damgalarından, piktografik[4] veya ideografik[5] düşüncelerden gelişmiştir.
Bir başka görüş Sümer ve Etrüsk yazısı ile aynı kökten türediğini ileri sürmüştür. Anglosakson veya İskandinav runiğinden uyarlandığı ile Fenike ya da Aramicenin bir varyantı olduğu da iddia edenler de olmuştur.
Göktürkçe yazılmış belgelerden harf karakteristiğinin bölgelere göre değişiklik gösterdiği anlaşılmıştır. Yani çok sayıda benzer harf, farklı yazılıp okunmaktadır. Bunun sebebi ise Türk dilinin gelişim sürecindeki ses ve söz dizilişindeki farklılıklardır.
MS. 6'cı yüzyıla gelindiğinde Türk kimliğinin tarih sahnesine çıkması, Göktürklerin Türk birliğini kurması ile birlikte Göktürkçe diğer bütün Türk runik yazı sistemlerinin yerini almıştır.
MS. 8'ci yüzyıldan sonra Göktürklerin tarih sahnesinden çekilmesi, Göktürkçenin yerini Hakaniyece, Harzemce ve Çağatayca gibi lehçelerin Arapça temelli yazı sistemlerine bırakması parşömen veya papirüse yazılı Türk eserlerini ortaya çıkarmıştır.
Türk Bitig, Sekiz Yükmek, Altın Yaruk gibi Göktürkçe varyantı Uygurca ile yazılan Kutadgu Bilig, Arapça ile yazılan İdeal Devlet, Divanı Hikmet ve Divanü Lügatit Türk, Hakaniyece ile yazılan Atabety'l Hakayık; ilk yazılı eserlerimiz adına edebiyet tarihimizdeki yerini almıştır.
Türkler, göç ile değişik coğrafyalara yerleşirken farklı din ve kültürler ile tanışıp kendi dillerine uyarladıkları alfabeleri kullanırken, Avrupa ülkelerinin tamamında 16.'cı yüzyıla kadar Latin veya Grek alfabesinden başka bir alfabe kullanılmamıştır.
İngilizlerin destansı halk kahramanı “Kral Arthur” un Fransızca yazıldığını, Slavların Kiril alfabesini Yunanlı Kiril ve Metodius kardeşlerin geliştirdiğini göz önüne aldığımızda Göktürkçe'nin tarihimizdeki yerini daha iyi anlamış olacağız.
Türkler; Selçuklu döneminde Persçe'nin gelişmiş hali Farsçayı, Osmanlı döneminde ise Arapça ve Farsçadan uyarlanmış Osmanlıcayı kullanılmıştır.
1928'de Atatürk'ün önderliğinde harf devrimi gerçekleşmiş, Osmanlıca yerini Latin alfabesine bırakmıştır.
Latince'deki Q ve X gibi harfler Türkçe ses, hece dizisine uymadığından çıkarılmış, Ç, Ğ, İ, J, Ö, Ş, U, Ü gibi harfler ise bizzat Atatürk tarafından bulunarak 29 harfli yeni Türk alfabesi oluşturulmuştur.
Latin alfabesi Türkler tarafından kısa sürede okunup yazılmıştır. Çünkü temelinde Türkçenin hece yapısına ve fonetiğine uygun ses bütünlüğü vardır.
***
Kaynaklar:
(1) Ahmet Bican ERCİLASUN, Prof.Dr. Türk Dili Tarihi, Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla, Akçağ Yayınevi, 2004., (2) Ahmet CAFEROĞLU, Türk Dili Tarihi I-II-III, Enderun Kitapevi, 2013., (3) Nevzat ÖZKAN, Prof.Dr. Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınevi, 2006., (4) Erdal DULKADİR, Alfabenin Tarihi ve Türklerin Geçmişten Bugüne Kullandıkları Yazı Sistemleri, Makale, 2014., (5) Hatice ŞİRİN, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2015., (6) Sir Gerard Clauson, Türk Runik Alfabesinin Kökeni, Dil Araştırmaları Dergisi, Sayı 11, s. 163-183, Çeviri Dinçer Apaydın, 2012.
Dipnotlar:
[1] Kazak arkeolog Prof. Kemal Akişefoğlu, Almatı'dan 50 km. doğuda Issık (Esik) gölü kenarındaki Kurganda açtığı Saka mezarında elde edilen bir gümüş tabağın üzerindeki 26 harften oluşan iki yay satırlık Göktürkçe yazıdan Türklerin MÖ.500'lerden itibaren Göktürkçe alfabe kullandığını gözler önüne sermiştir.
[2] Hiyeratik, basitleştirilmiş ve harfleri bitiştirilmiş hiyeroglif yazı.
[3] Demotik, MÖ. 7. yüzyılda Mısır'da konuşulmuş ve yazılmıştır.
[4] Piktogram (piktograf) , bir eşya, obje, yer veya bir işleyişi, bir kavramı resmetme yoluyla temsil eden semboldür. Bu sembollere dayalı yazı sistemine "piktografi" denir.
[5] İdeografik, sözleri veya düşünceleri, sesleri gösteren harflerle değil çeşitli işaret veya simgelerle yazma