Özelleştirme Furyası

Abone Ol

1984 yılında yabancı birekonomist, Türkiye’deki kamu mallarının değerinin 750 milyar dolar civarındaolduğunu söylemişti.

24 Ocak kararlarıyla dışa açılmave özellişterme programına hız verildiği günlerde Özal hükümeti, Söke’nin deiçinde bulunduğu üç çimento fabrikasını yabancılara sattı. Ancak daha sonraözelleşme programını yavaşa aldı. Özal, satacağına yeni fabrikalar kurma yolunagitti. ANAP Lideri Özal’a gelinceye kadar bütün hükümetler, özelleştirmeprogramına pek önem vermediler.

Türkiye, 2001 krizinden sonrafarklı bir programla özelleştirme programlarına hız verdi. Özellikle AK Partiiktidarıyla birlikte kamu malları, ucuz – pahalı demeden özelleştirme adıylaelden çıkarılmaya başladı. AK Parti iktidarı, 15 yılda 150’ye yakın büyüközelleştirme yaptı.

Özelleştirmeden gelen kaynaklarlaTürkiye’nin iç ve dış borcu bitti mi? Hayır, bitmedi. Özellikle son 5 yıldaborcumuz 130 milyar dolardan 411 milyar dolara çıktı. Anlayacağınızyabancıların 750 milyar dolar olarak tahmin ettiği kamu malları haraç mezatsatılmasına rağmen 80 yılda ülkeye kazandırılan kamu malları mevcut borçlarabile yetmedi.

Neden yetmedi? Çünkü bugünnekadar özelleştirmeden ancak 62 milyar dolar geldi. Oysa 15 yılda 170 milyardolar bütçe açığı verildi.

AK Parti’nin ekonomik anlayışı,tüketimi körüklemek oldu. Yollar, plazalar, köprüler... Bütün bu çalışmalar,Türkiye’nin kalkınmasına yetmedi. 15 milyon civarında asgari ücretle çalışankesimin derdine çare olmadı. 2013 yılından beri ekonomide kötü bir gidiş vardı.Sorun kronikleşince AK Parti iktidarı, kalan kamu mallarını teminat göstermekiçin varlık fonuna devretti. 2003 yılında özelleştirme başlayınca Türkiye’ninçok acele elden çıkardığı kuruluşların içinde Tekel ön sırada yer alıyordu.Tekel’in geçmişini unutmuş olabilirsiniz.

Tekel, Türkiye’nin en çok gelirelde eden kuruluşlarının arasında yer alıyordu. Sudan ucuz fiyata yabancılarasatıldı.

30 milyar dolar olan TürkTelekom, 6 milyar dolara bir Lübnanlı’ya satıldı. İPRAŞ, TÜPRAŞ, Türkbankalarının yüzde 60’ı, sigortacılığın yüzde 70’i, ilaç pazarının yüzde 70’i,akaryakıt sektöründe ise yabancıların payı yüzde 70’e çıktı.

Topluma üretim yerine tüketimözendirildi. Özelleştirmeden elde edilen 62 milyar dolar kaynak IMF’ye olan23,5 milyar dolarlık borca yatırıldı. AK Parti iktidarında özelleştirmegelirleri ciddi bir artış kaydetti.

Yani Cumhuriyet tarihi boyuncaelde edilen özelleştirme gelirlerinin yüzde 90’ı AK Parti döneminde eldeedildi. Yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye’nin en büyük kamu kuruluşlarısatıldı. Stratejik öneme sahip çok sayıdaki kuruluş da yabancı şirketleresatıldı.

ÖZELLEŞTİRME, İŞSİZLİĞİ ARTIRDI

Özelleştirme öncesi kar eden vekamuya gelir sağlayan pek çok şirketin özelleştirme sonrası zarar ettiği, pekçok sektörün istihdamında da azalma olduğu anlaşıldı. Türkiye’deki birçok kamuiktisadi devlet teşekkülünün özelleştirmeler sonrası içine düştükleri durum, şusözlerle anlatıldı:

“Demirçelik özelleştirmeöncesinde Erdemir’den yıllık ortalama 16,4 milyon gelir elde edilirken hazineye6,4 milyon dolar kaynak aktarılmıştır. Ancak sektörde 1361 kişilik istihdamazalmasının olduğu görülmüştür”

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.Mesela çimento sanayi fabrika başına 90 milyon dolar gelir elde edilirken bukamu malları özelleştirildikten sonra zarara uğramışlardır.

GELECEĞE BORÇ MU DEVREDİLECEK?

Salı günkü yazımda VarlıkFonundan söz ettim. Hükümet, özelleştirme kapsamı dışındaki kamu mallarını tektek fona aktarmaya başladı. Ancak son günlerde varlık fonuna yönelikeleştiriler, giderek artıyor.

Ege Türk Televizyonu’ndakendisine yöneltilen soruları yanıtlayan, merhum Turgut Özal’ın fon yöneticisiVahit Erdem, KHK ile kurulan varlık fonunu şu sözlerle değerlendirdi:

“Evliya bile olsalar denetimşarttır. Özal zamamında kurulan fonların özelliği daha önceki fonlardan çokfarklı olmasıydı. Daha önceki fonlar, belirli konulara destek vermek içinkurulmuş fonlardı. Bunlar Türk ekonomisinde Türkiye’yi yönetmekte ekonomik, sosyalhayata dar boğaza girmiş gelişme kaydedemeyen alanlarda gelişme kaydetmekamacıyla kuruldu. İlk kurulan fon, toplu konut fonu idi. Anavatan Partisi tekbaşına iktidar oldu ve fonun başına beni getirdiler. Kurulan fon, BaşbakanlıkYüksek Denetleme Kurulu tarafından denetleniyordu. Sanayi savunma fonu iseilgili bakanlıklar tarafından denetleniyordu. Biz o zaman ne yaparsak basınınönünde yapıyorduk. Varlık fonunun Özal zamanındaki fonlarla hiç alakası yok. Bukaynaklar keyfi mi yönetilecek, kime bağlı olacak? Bunları bilemiyoruz.Gördüğümüz kadarıyla fonlar, başkanlığa hazırlık gibi gözüküyor.”