Post-Modernizmin Temel Özellikleri

Abone Ol

-Pastiş: İdeolojiye göre insanoğlu, sanatta, mimaride ulaşabileceği en son noktaya ulaştığı için insanoğlunun bugün koyabileceği özgün eserler yoktur. Bu nedenle farklı medeniyetlerden birtakım alıntılar yaparak çalışmalarını tamamlayabilir.

-Gösteri Çağı: Post-modern çağda hepimiz sanal bir âlemde yaşamaktayız şeklinde bir düşünce pek iddialı değildir. Herkesin hayatı ortalığa saçılmıştır. Çoğu kimse gösteri çağının bir parçası olduğunun dahi farkında değildir. Jim Carey’in başrol oynadığı 1998 yılı yapımı “Truman Show” adlı filmde buna gönderme vardır. Post-modern çağda her şeyin ortaya saçılmasının sosyal medyanın getirdiği olanaklarla ilgisi vardır. İnsanlar, yediklerini içtiklerini başkalarının gözünün içine sokarcasına paylaşır olmuştur. Aile mahremiyeti, özel hayat gittikçe sarsılmaktadır. İnsanlar gittikleri her yeri gösterir olmuştur. Bir bahanesini bulup bunu yapmaktadırlar. Bu nedenle bir takım sosyal medya paylaşım klişeleri oluşmuştur: “Ankara’da Anıtkabir’de olduğum doğrudur.” “Konya’ya gelip de Mevlana’yı gezmeden olmazdı?” “Takılmacalar” “Gezmeler”… Modern mimaride binalarda fonksiyonu olmayan hiçbir şeye yer verilmez ifadesinin pek iddialı olduğu söylenemez.

Post-modern ideolojide gösteri egemen olduğu için Post-modern binalarda gereksiz ayrıntılar görülür. Bunlar fiyatı artırır. İnsanlar aslında hiç kullanmayacakları ve işlerine asla yaramayacağı şeylere para öderler. Post-modern ideolojide değerler konusu da gösteri çağı kavramıyla açıklanabilir. Buna göre değerler reklam ve gösteri malzemesi olabildiği ölçüde değerlidir. Diğer bir ifadeyle aslında bu çağda değerler değersizleşmiştir.-Bireysellik: Post-modern insan tipi bireycidir. Ben merkezlidir. Bu tip bireylerden oluşmuş toplumda ise kök yoktur. Aidiyet duygusu zayıflamıştır. Bu nedenle marka ve tüketim üzerinden bir kimlik inşası söz konusudur. Bireyselleşen toplumda yalnızlık artar. Bunalım toplumu ortaya çıkar. Toplum tükettikçe mutlu olacağını sanır. Ancak var olan hastalık hiçbir zaman satın almayla geçmez. Böylesine bir toplumda kişiye özel ürünler ortaya konmaktadır. Aslında bu bir yanılsamadır. Kitle üretimi ve tüketimi devam etmektedir. Aynı kalıpta ve özellikte yapılan bir ayakkabının farklı renkleri piyasaya sürülmektedir. Böylece olaya bireye dönük ürün havası katılmaktadır. Mesele ufacık değişikliklerle pazar payını artırmaktadır.

Post-modernitenin önerdiği bireysellik aslında sahtedir denebilir. Bireyselliğin ne olduğunu sosyal medya mecrası gayet iyi anlatmaktadır. Bu mecra herkese kendi sayfasını oluşturma fırsatı vermektedir. Ancak herkesin aynı şeyi yaptığı bir yerde hangi bireysellikten söz edilmektedir. Bireysellik kişi iradesi demekse burada iradeler bloke edilmiş durumdadır. Birbirinin aynısı selfiler bu durumu doğrulamaktadır. 2019 yılının başında 10 Yıl (Ten Years Chal lenge) şeklinde bir paylaşımlar fenomen olmuştur. Daha önce kendi kendine giden arabanın sürücü kabin kapısının yanı başında aracı takip ederek “tik tok” kodunda şarkı söylemek modaydı. Bundan önceki sene ise “Manquen Challenge” adı verilen değişik şekillerde insanların heykel gibi donarak video paylaşımı revaçtaydı. Bundan önce de bir kova buzlu suyu başından aşağı geçirmek gündemdeydi. Selfie denen fotoğraf tarzı hakkında ciddi endişeler mevcuttur. Bu fotoğraf tarzı öyle çılgınlık haline gelmişti ki dikkat çekme adına kişiler kendi hayatlarını tehlike atacak şekilde fotoğraf çekme yoluna gitmektedir. Ego o denli zirvededir ki kişi kendi bedensel varlığını dahi riske atmaktan çekinmemektedir. Selfie, post modern ideolojinin önerdiği bireyselliğin sembolik ifadesidir denebilir. Bireyciliğin ve benmerkezciliğin dışa vurumu ve meşrulaştırılmasıdır.

-Parçacıklaşma: Sendikalar, modern çağda güçlüdür. Ancak post-modern çağda insanlar parçacık haline gelmiştir. Atomize olmuştur. Kişiler, işverenle kendi hesabına pazarlık eder hale gelmiştir. Aldığı ücretin ne olduğunu diğer arkadaşlarından gizlemektedir. Kişiler, birbirinin cenazesine katılmayıp sosyal medya üzerinden baş sağlığı dilemektedir. Herkes kendi yaşamına bakmaktadır. Sosyal dokunun çözüldüğü bir ortamda toplumun kontrolü de kolay olmaktadır.

Ulus devletler, sömürüye karşı direnç göstermektedir. Yeni pazarlar için bu direncin kırılması gerekmektedir. Bunun için mikro milliyetçilik devreye sokulmuştur. Mikro milliyetçilik ulus devletlerin bünyesindeki etnik unsurları harekete geçirmektir. Kurulacak etnik kökenli küçük devletler sömürünün kucağında kendisini bulacaktır. Aynı zamanda etnik kimliklerin kışkırtılması sonucunda çatışmalar meydana gelecektir. Bu çatışmalar silah ticaretinin artmasına neden olacaktır. Bu da birilerinin ölümü pahasına birilerinin adına daha çok para yazacaktır. Etnik kimliklerin kışkırtılması sonucu nihai hedef olan ulus devletlerin parçalanması gerçeklemese dahi çatışmalar ulus devletleri zayıflatacaktır.

-Anı Yaşama: Post-modern anlayışta zaman ve mekân kavramları zayıflamıştır. Post-modern anlayışla yapılan “Matrix” filminde konu nerede ve ne zaman geçtiği belirsizdir. Leonardo DiCaprio’nun başrol oynadığı 2010 yapımı “Inception” adlı filmde gerçeklik tartışılmaktadır. Mekân ve zaman kavramı muğlaktır. Post modern ideolojide dün yoktur. Yarın adı belirsizdir. Anı yaşamak esastır. Geçmişi biriktirme olmadığı için gelecek endişesinden de söz etmek mümkün değildir. Sosyal medyada snap-chat uygulaması da bu durumun özgün ve sembolik ifadesidir. Burada paylaşılan her şey bir gün içinde otomatik olarak silinmektedir. Andan sıkılan kişi veya topluluklar için yeniden var edilmiş bir geçmiş devreye girer. Bu var edilen geçmiş günü anlama ve bugünü inşa etme adına analitik yaklaşımdan öte nostaljik bir sunular bütünüdür. Komşuluk ilişkilerinin bittiği yerde bu samimi ilişkiler özlenebilir. Ancak post-modernizmde nostalji andan kurtuluş anlamında gelmemektedir. Komşuluk ilişkilerinin neden bittiğini sorgulamaktan ziyade geçmişi hatırlatan bir takım obje veya mefhumlarla bu özlemi ticari vasıta haline getirmek esastır. Post-modernizm gelenekten beslendiğini iddia eder. Ancak geleneği bozar. Limonata geleneksel bir değerdir. Akdeniz içeceğidir. Bu çevrede bilinir ve tüketilir. El yapımıdır. Bu nedenle bölgeden bölgeye hatta yapan elden ele tadında ve yapım usulünde küçük farklılıklar gösterebilir.

Küreselleşme sürecinde bu ürün fabrikada üretilir. Her yerde tüketilmeye başlanır. Ancak içindeki şeker, şeker pancarından üretilme şeker değil glikoz şurubudur. Hem ürün tadı standart hale getirilir. Yapılması da standart bir prosedüre bağlıdır. Ancak sonuç itibariyle bu ürün yine geleneksel bir değerle piyasaya sunulur: “Anne eli değmiş gibi” Post-modernizmde her şeyin gelip geçici olduğu dahi iddia edilebilir. Bugün Romalılardan kalma kitabeler binlerce yıldır ayaktayken bir reklam tabelasındaki renkler yılını geçmeden solmaktadır. Bugünün insanının bin yıl sonraya kirletilmiş bir dünyanın dışında ne bırakacağı hep sorgulanmaktadır. Post-modernizmde tüketim toplumu var edildiği için dayanıklılık esas değildir. Bundan öte dayanıklı diye satın alınan bir mobilya veya beyaz eşya daha ömrünü doldurmadan reklam ve diğer zihinsel operasyonlar nedeniyle tüketiciler onları değiştirmeye zorlanmaktadır.