Planlama, liyakat sahibi ekip veya ekipler tarafından, amaçları sağlamak için, hedef süreci, sonucu, metot ve teknikleri belirlenmiş bir süreçtir.
2023 yılı Ekim ayında “Tarımsal Üretim” ve “Planlaması kadar küçültülüp dar kalıba sıkıştırıldı ki sadece iki maddede “Bahçesi kurulmasına izin verilemez” mertebesine düşürüldü.
Gerçekte ise-bugün her ne kadar zavallı durumda olsa da- Türk tarımı tarihi, gelenekleri, yazılı olan veya olmayan teamülleri bulunan bir yapıdır ki iki yasaklama maddesi ile planlanamaz.
Tarımsal Planlamanın alanları ve Türk tarımında planlamanın eksik ve yanlış yapıldığı veya ihmal ve bilgisizlikten dolayı yapılmadığı kaleme alınmadığı alanlar:
Üretim planlaması,
Kırsal kalkınma politikaları planlaması,
Tarımsal destekleme planları,
Tarımsal ürün ve gıda ithalat/ihracat planlamaları,
İç ticaret hadleri planlaması,
Tarım finansman planlaması,
Tarım arazileri planlaması,
Tarımda verimlilik planlaması,
Tarım havzaları planlaması,
Kuraklık yönetim planlaması,
Kırsal alanda gelir artışı ve refah planlaması,
Tarımda dış rekabet planlaması,
Türkiye kooperatifçiliği rehabilitasyon planlaması,
Mekânsal planlamalar.
Günümüze kadar ve özellikle 2000’li yıllardan sonra Tarımsal Üretim Planlamasının ihmali ve terkedilmesi nelere yol açtı;başlıklar halinde ele alalım:
* Geleneksel üretim biçimi sürdürülmüş, tarımda teknoloji kullanımı yaygınlaşmamış,
* Tarımsal yapı ve üretimde bölgesel dengesizlik giderilememiş,
* Teknik gelişim sağlanamamış,
* Üretimde verim artışı düşük kalmış, tarımda gelişme hızı uzun yıllar ortalama %2’lerde seyretmiş,
* Kırsal alanda gelir dağılımındaki bozukluk sürmüştür.
* Toprak reformu zamanında yapılamayınca, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde sosyal gelişim gerçekleşememiştir.
* Tarımsal yapının teknik sorunları sürmekte, üretim %65’i 1-50 dekar büyüklükte olan cüce işletmelerle yapılırken, miras kanunu nedeniyle işletmelerde küçülme ve parçalanma hala devam etmektedir.
* Tarımda yaşayan ve çalışan nüfus alınan verim ve kaliteye oranla hem fazla, hem de eğitim düzeyi düşük olduğundan işgücü verimliliği düşük düzeydedir.
* Tarımsal yapının teknik yetersizliği ve nüfus özelliği nedeniyle gelir azlığı ve gizli işsizlik baskısı ile kentlere yoğun göç yaşanmakta, bu yolla kırsal sorunlar kentlere taşınmaktadır.
* Tarım sektöründe, çiftçilerin, örgütlenme ve piyasaya açılma olanakları çok sınırlı kalmış, iç ve dış pazarda rekabet güçleri yeterince artırılamamıştır, ürettiği ürünü gerektiği gibi değerlendiremeyen çiftçiler de üretimden vazgeçme noktasına gelmişlerdir.
* Bir dönem kendi kendine yeterli olan ülkemiz yılda 3,5-7 milyar dolar değerinde tarım ürünleri ithal eden bir konuma düşmüştür.
* Son yıllarda pamuk ekim alanlarının daralması ve üretim azalması ile sanayinin hammadde talebini karşılamak üzere yılda 1 milyon 500 bin tona kadar pamuk dış alımı gereği bu durumu iyi yansıtan bir örnek olarak gösterilebilir.
* Devlet, tarımsal geliri yükseltmek, üretici ve tüketiciyi korumak, fiyat dengesini sağlamak, toplumun gıda ve hammadde talebini karşılamak amacıyla uzun zamandan beri tarımı destekleme politikalarını uygulayamamış ve bunun için tarıma yeterli kaynak aktarılamamıştır.
* Tarıma aktarılan desteklerin doğru yerlere gittiğini söylemek zordur.
* Tüm desteklere karşın üretim artışı hep sınırlı kalmış, düşük verimlilik ve yüksek maliyetli üretim, dış ülkelerin ucuz ürünleri ile rekabet edemez duruma gelmiştir. Onun için de son yıllarda sanayinin hammaddesi olan tarım ürünleri ithalat artışı sürerken özellikle mısır, pamuk, ayçiçeği gibi ürünlerin dış alımı tahammül edilemez düzeylere yükselmiştir.