TOPRAĞA DOKUNAN ELLER

Abone Ol

Evi ev yapan kadındır... Sabahın altısında uyanır, tülbentini bağlar, sessizce evden çıkar gider.

Daha güneş doğmadan tarlanın yolunu tutar.

Eline aldığı sepet, aslında sadece sebze meyveyle değil; evinin geçimiyle, çocuklarının geleceğiyle doludur.
O kadının çoğu zaman adı “üretici” diye anılmaz. Ama sofradaki her lokmada, onun alın terinin izi vardır.

Köyde kadın, üretimin gizli kahramanıdır.
Süt sağar, yoğurt mayalar, bahçesini eker, pazarda satış yapar.
Ama ne çiftçi listelerinde adı geçer, ne de emeğinin karşılığı tam verilir.
Oysa o, bereketin asıl kaynağıdır.

Bir yandan toprağı işler, diğer yandan evini çevirir; hem eli nasırlı hem gönlü yumuşaktır.

Bugün şehirde market rafında gördüğümüz her ürünün ardında bir hikâye vardır.

O hikâye, sabahın serininde tarlada dua eden bir kadının hikâyesidir.
Belki o gün eldivensiz toplamıştır biberi, belki öğle sıcağında suyu kendinden esirgemiştir.

Ama bilir ki; "Eğer ben durursam, bu evde tencere kaynamaz."

Kadının eli değdiği yeri güzelleştirir;
tohum ekerse bereket olur, ekmek yoğurursa koku olur, çocuk büyütürse umut olur.

Yorgun ama inatçı, sessiz ama güçlüdür.
O yüzden bu köşede, “kadının eliyle gelen bereketin” hikâyelerini anlatacağım.

Çünkü her birinde aynı gerçek saklı:
Bereket, toprağın değil, kadının yüreğinden filizlenir.

Bu yüzden kadın değerlidir. Bu ülkenin bereketi, sadece toprakta değil; kadınların emeğinde gizli.
Onların kıymetini bilmek, sadece bir teşekkür değil; geleceğe duyulan saygıdır bir bakıma.

Kadının emeği görülmedikçe, hiçbir hasat tam değildir.

Bugün soframızda bir lokma ekmek varsa, orada mutlaka bir kadının izi vardır.