Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasındaki bu savaşı kaçınılmaz kılan en önemli etkenleri; mezhep farklılığından Yavuz’un taht kavgasında kardeşleri Korkut ve Ahmet’in desteklenmesine, Osmanlı topraklarında çıkan isyanlardan toprak kayıplarına, Safeviler’in Memlük ve Dulkadirlilerle ittifak kurmasından büyük göç hareketine kadar sıralayabiliriz.
Yavuz Sultan Selim, Oğuz Türklerinin Kayı obasına mensuptur. İslam anlayışı Hanefi mezhebineydi. Zeyniyye tarikatına bağlıydı. Hacesi Halimi Çelebi’ydi. Şiiliği, babası II. Bayezid gibi sapıklık ve tehlike olarak görüyordu. Safevi tehlikesinin ortaya çıkmasıyla Müftü El Hamza’dan Kızılbaş katlinin helal kılındığına dair fetva aldığı gibi Kızılbaş Türkmenleri, Sünnileştirmek için Halvetiye tarikatını desteklemişti.
Şah İsmail’in nesebi Oğuz Türklerinin Bayındır obası mensubuydu. İslamiyet’i Şiiliğin on iki imam anlayışında yaşayan Şah, büyük dedesi Safiyüddin’in kurduğu Erdebil tekkesine tabiydi. Kızılbaş Türkmenlerin dışındaki etnik kimliklerin orduya katılmasına fırsat tanımıyordu. Homojen, tek bir İslam kültürüyle Şiiliği yaymak istemiştir. Şia mezhebine geçmeyen Sünni topluluklara çok sert davranmış, sürgün ve ölüm gibi ağır yöntemlere başvurmasıyla nam salmıştı.
Yavuz Sultan Selim, babası II. Bayezid’e karşı darbe yaparak tahta çıktığında (1512) mali kriz başta olmak üzere büyük sorunlarla karşılaşmıştı. Devletin işleyişinden, yönetiminden ve Safevi propagandasından kaynaklanan sorunları ideal bir tasarımla çözmek yerine, orduları ateşli silahlarla teçhiz edilememiş doğu ülkelerine sefere çıkarak zaferler kazanmayı hedeflemişti. Böylelikle İpek ve Baharat Yolu'nu ele geçirecek, yeni vergilerle güçlenecek ve İslam dünyasının hükümdarlığını elde edecekti.
Şah İsmail ise on dört yaşındayken Akkoyunlu topraklarında kurduğu (1501) Safevi devletini, Kızılbaş Türkmenlerin elinde büyütmüştü. Ancak Özbek Şeybani Hanlığına karşı kazandığı “Yeşilbaş Türkmen” savaşında ordusu güç kaybetmişti. Bu zafiyeti kapatmak gayesiyle yönetimindeki Doğu Anadolu’da yerleşik Kızılbaş Türkmenleri askere çağırmıştı. Şah’ın çağrısı çok etkili olmuş, Safevi ordusuna katılmak isteyen binlerce Kızılbaş, zaten sürekli problemli oldukları Osmanlı’ya yüz çevirip yükleri ve sürüleriyle birlikte köyleri boşaltarak göç yoluna dizilmişti[2],[3].
Yavuz, Osmanlı’yı zayıflatan, Safevilerin güçlenmesine neden olan göç hareketini idam dâhil çok sert tedbirlerle engellemişti. Göç yollarını tamamen kapatmak ve askeri tampon bölgeler kurmak istediğinden Safevi topraklarından kaçarak Anadolu’ya sığınan Sünni Kürt aşiret reislerini derebeyi imtiyazı vererek sınır boylarındaki topraklara yerleştirmişti.
Safeviler gecikmeden halife Nur Ali ve Diyarbakır beyi Ustaclu Muhammed Han vasıtasıyla atağa geçmiş, sınır boylarında bazı yerleşimler tahrip edilmişti. Osmanlı’nın garnizon ordusunu bozguna uğratan Nur Ali, Tokat’ı zapt ettikten sonra Erzincan’a gelmiş, Safeviler’e iltica eden Yavuzun büyük kardeşi Şehzade Ahmet’in oğlu Şehzade Murat’a kızıl başlık giydirmişti.
Şah İsmail’in Dulkadiroğulları ve Memluklerle ittifak kurduğu haberini alan Yavuz, sefer hazırlıklarına başlamış, batı ile barış görüşmeleri yapmış, Şah’a savaş daveti içeren hakaret dolu bir mektup daha göndererek savaşın son meşru zeminini hazırlamıştı. Doğu Anadolu’ya geldiğinde ordusunun asker sayısı yüz bine ulaşmıştı. Batı Türkistan seferini iptal eden Şah’ta Tebriz’e dönerek son hazırlıklarını yaptırdığı 40 bin kişilik ordusuyla Osmanlıyı karşılamak üzere yola çıkmıştı.
Doğu ve batı Türklüğünün iki ordusu 23 Ağustos 1514 günü Çaldıran’da karşılaşmıştı. Safeviler’in Kızıl başlıklı süvarileri Osmanlı’nın top ateşiyle, Osmanlı’nın börklü sipahileri Safeviler’in ok yağmuruyla birer birer toprağa düşmüştü. Osmanlı’nın belkemiği Bektaşi Yeniçerilerin etkili tüfek ateşi karşısında çaresiz kalan Şah İsmail ve Kızılbaş Türkmenleri geri çekilmiş, muharebe meydanı sıladaki sekiz bin Türkmen’in mezarı olmuştu[4].
1514 savaşı, Anadolu’daki Kızılbaş Türkmenler ile Safeviler arasındaki sıkı bağı koparmıştır. Doğu Anadolu ve Dulkadiroğlu toprakları Osmanlı egemenliğine girmiştir. Anadolu birliği tekrar sağlanmıştır. Çaldıran zaferinden sonra “şah” unvanını kullanan Yavuz, Mısır’a yönelmiş Memlük ordusuna karşı önce Mercidabık (1516) ve sonra Ridaniye’de (1517) galibiyet elde ederek İslam dünyasının koruyucu önderi olmuştur.
***
Kaynaklar:
(i)Faruk Sümer, Safevi Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişiminde Anadolu Türklerinin Rolü, Selçuklu Tarihi ve Medeniyet Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1976. (ii) Tufan Gündüz, Son Kızılbaş Şah İsmail, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2020.
Dipnotlar:
[1]Savaşının yapıldığı yer, günümüzde İran sınırları içinde kalan Hoy şehri yakınındaki Çaldıran Ovasıdır.
[2]Yeşilbaş Türkmen
savaşı dediğimiz bu
savaş, tarih kaynaklarında Merv savaşı ismiyle geçmektedir.
[3]Boşalan köyler Osmanlı tahrir kayıtlarında yazılıdır.
[4]Kızılbaş Türkmenler, inançları gereği ateşli
silah kullanmadığı gibi savaş meydanında ganimet toplanmasını da ahlaksızlık kabul ediyordu. Osmanlı askerleri ise ganimet toplanmasının helal olduğuna inanıyordu.



