2009 – 2017 yılları arasında Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulunan Adnan Bosnalı, zeytinyağında sahteciliğin “örgütlü suç” kapsamında değerlendirilmesi için düzenleme yapılması çağrısında bulundu.
Yeni Kıroba’nın zeytinyağı sektörüne ilişkin sorularını yanıtlayan Bosnalı, “Dünyanın yıllardan beri yıllık 3 milyon ton zeytinyağı ihtiyacı var. Bu, uzun yıllardan beri böyle. Bu rakam 3 milyon tonun altına indiğinde açık meydana gelir. Son 5 – 6 yılda yaşanan iklim değişikliği tüm dünyayı vurdu. Dünya üretimi bir milyon 200 bin ton civarında kaldı. Bu 3 milyon ton zeytinyağın bir milyon 900 bin ton civarındaki kısmını İspanya tek başına karşılıyor” dedi.
“TÜKETTİĞİMİZDEN DAHA FAZLA ÜRETİYORUZ”
Zeytinyağı konusunda İspanya ve İtalya’nın yönetici konumunda olduğunu söyleyen Bosnalı, “Biz onlara mal satmak zorundayız. Neden? 1995 yılındaki Gümrük Anlaşması kapsamında alınmış bu karar. Biz ülke olarak tükettiğimiz yağdan çok fazla üretiyoruz. Tükettiğimiz bir buçuk kilogram civarında. 80 milyon nüfus deseniz, 120 bin ton yağ tüketiyoruz. Teşviklerle, ağaç dikimleriyle 475 bin ton dediler ama olmadı, belki de olmayacak. 350 bin ton civarında üretiyoruz. Bizim 180 – 200 bin ton civarında ürün satmamız lazım” diye konuştu.
45 yıldır zeytinyağı sektörünün içinde olduğunu anlatan Bosnalı, şunları söyledi: “Euro yokken, dolar bazında, 3 dolarla 3 buçuk dolar arasında zeytinyağı satmışız dünyaya. Döküm olarak satılan zeytinyağı bu. Son 3 – 4 yılda bu denge bozuldu. 3 milyon ton bulamayan dünya, 3 – 3 buçuk Euro olan yağı geldi 8 Euro’lara oturttu. Bu esnada Türkiye’de bir devalüasyon oldu. Euro, 12 – 13 liradan 34 – 35 liralara çıktı. Şimdi hem zeytinyağında döviz bazında fiyat arttı hem de Türkiye’de döviz arttı. 8 Euro’ları görünce çiftçiden 250 – 300 lira gibi rakamlarla mal almaya başladık. Ona göre de ihracat yapıyorsunuz.”
“GİRDİ MALİYETLERİ ÇOK YÜKSELDİ”
Bu yıl dünyada 3 milyon ton rakamının yakalandığını aktaran Bosnalı, “Dünyada 3 milyon ton bulununca fiyatlar 8 Euro’dan 3 buçuk – 4 Euro düzeyine indi. Ama şu var, devalüasyondan dolayı sıkıntı yaşadık. O dönemde yevmiye 100 – 150 liraydı. Şimdi yevmiye veriliyor 2 bin lira. Burada müthiş bir girdi maliyeti ortaya çıkıyor. Bunun suçu çiftçinin değil. Aradaki farkı devlet, prim olarak vermek zorunda bence. Zaten Tarım Kanunu gereğince gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’i verilmek zorunda ama verilmiyor. Batı ülkelerinde Türk parası karşılığıyla bakacak olursak 48 lira prim veriliyor. Bizim 50 katımız fazla primle onlar açığı kapattılar. Çiftçinin desteklenmesi kesinlikle şart. Zeytinyağı bu yıl ucuz değil, dünya fiyatlarına göre normal. Ancak maliyetlerden dolayı çiftçiyi tatmin etmiyor. Ancak kalite konusunda, bu yıl zeytinyağı gayet kaliteli” değerlendirmesinde bulundu.
“TAĞŞİŞ, ÇİFTÇİNİN CEBİNDEKİ PARAYI ÇALMAKTIR”
Zeytinyağında sahteciliği önlemeye yönelik çalışmalarından dolayı Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’nü kutlayan Bosnalı, “Bu işin üzerine gidiyorlar. Yeter ki, devlet bu işi önlemek istesin. Devletle kimse baş edemez. Şu anda buradan Anadolu’ya zeytinyağı götürseniz, bugünkü maliyetlerle bir teneke yağı litresi 250 liradan bin 250 liraya satarsınız. Bunun altındaki rakamlarda zeytinyağı olmaz. Doğru tüccar, doğru firma bu şekilde ürününü satabilirse tüketim artar. Sahte yağ olayı ortadan kalktığı zaman tüketim artar. Tüketim arttığında müstahsilin cebine o para girecek. Sahte yağ dediğiniz zaman, çiftçinin cebinden çalınan paradır. Bir hırsızlıktır bu. Sen hırsızlığı yapan adama hapis cezası vermezsen bu işi önleyemezsin. Yakalananı da serbest bırakmamak lazım. Yakalanana para cezası kesiliyor ama kat be kat fazlasını zaten hileli yağ işinden kazanıyor. Verilen ceza caydırıcı olmuyor. Aydın’ın imajına da zarar veriyor. İnsan gerçekten utanıyor. Bugün Aydın üzerinden Kuşadası’na, Didim’e giden bir vatandaş, durup da gönül rahatlığı içinde zeytinyağı alamıyorsa hepimizin suçu. O nedenle ciddi müeyyidelerin uygulanması şart. Biraz önce de vurguladım. Tekrar altını çizeyim. Zeytinyağında tağşiş yapılması çiftçinin cebindeki parayı çalmaktır. Bu işin yaptırımları, cezaları caydırıcı olmalı. Hatta ‘örgütlü suç’ kapsamında değerlendirilmeli” diyerek sözlerini noktaladı.