Sonbaharın geçtiğimiz 2 aylık dönemini neredeyse hiç yağış almadan geçiren Aydın’da barajlardaki su seviyesi oldukça düştü. Yağışlardaki azalış ve yeraltı su kaynaklarının bilinçsiz kullanımıyla artan kuraklık, Aydın’ı ve tüm ülke coğrafyasını tehdit eden sorunların başında geliyor.

Konuya ilişkin Yeni Kıroba’nın sorularını yanıtlayan Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Necdet Evlimoğlu, kuraklığın bir doğa olayı olduğuna işaret etti.

İnsanoğlunun bunun karşısında yapacağı çok bir şeyi olmadığını anlatan Evlimoğlu, ancak bununla beraber, kuraklığın doğru yönetilmesi gerektiğinin altını çizdi.

“YÜZLERCE KAÇAK KUYU AÇILDI”

Türkiye’de kuraklık yönetiminin Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapıldığını ifade eden Evlimoğlu, “Basında yer aldı. Sayıştay’ın 2022 raporunda DSİ’nin yeraltı sularını yönetemediğine dair bir ifade var. Yönetememenin birçok sebebini sayabiliriz. Vatandaşlarca açılan kuyuların yarısı kaçak olarak açılıyor. Devlet bu tüketimlerin ne kadar olduğu konusunda bilgi sahibi değil. Her ne kadar havza bazında planlamalar yapılsa da gerçek sonuçlar elde edilemiyor. Örneğin Kuşadası’nda 25 yıldır yüzlerce kaçak kuyu açıldı. Sahalar tuzlanmaya başladı. Vatandaş da suya ihtiyacı olması nedeniyle yasak da olsa bu yollara başvuruyor” diye konuştu.

“JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ DIŞLANMAMALI”

Jeofizik mühendislerinin yeraltı suları meselesinin dışında tutulmaması gerektiğini vurgulayan Evlimoğlu, “Bilimin ön planda olması gerekiyor. Yerin altının fotoğrafını çeken jeofizik mühendisleri dışlanmamalı. Jeofizik mühendislerini dışlayarak kuraklığı yönetemezsiniz. Bilim dışı yöntemlerle değil, bilimsel yöntemlerle bu iş yönetilir. Aynen zemin etütlerinde olduğu gibi jeoloji ve jeofizik mühendislerinin ortak çalışması sonucu vatandaşlar kuyu açmalı. Bunun sonucunda oluşacak raporun kurumdaki jeoloji ve jeofizik mühendislerince onaylanarak hem devletin o nokta için bilgi sahibi olması hem de vatandaşın gerçek mühendislik hizmetiyle buluşması sağlanmalı. Gerçek mühendisliğe yönelmediğimiz müddetçe bu iş evrak takipçiliğinden öteye gidemez. Evrak takipçiliğiyle de su ve kuraklığın yönetilmesi mümkün olmaz. Mühendislikten vazgeçilen bir ortamda suyu yönetmekten söz edilemez” görüşlerini dile getirdi.

DENİZDEN SU TEMİNİ MÜMKÜN MÜ?

Deniz suyundan tatlı su elde edilip edilmeyeceğine ilişkin soruyu da yanıtlayan Evlimoğlu, şöyle devam etti: “Bu imkân teknolojik olarak mümkün. Hatta gemilerde bile bu kullanılarak deniz suyundan tatlı su elde edilir. Deniz kenarındaki yerleşim yerlerinde ihtiyaç duyulan su temin edilemediğinden dolayı ihtiyaç sahipleri teknolojiyi kullanarak ihtiyaçlarını kullanma yoluna gidiyorlar. Tabii bu yüksek maliyetli bir teknoloji. Ama çaresizlik yüksek maliyeti göze aldırıyor.”

“YERALTI KAYNAKLARI SINIRLI”

Tabakhane Çayı’nın İkizdere Barajı’na bağlanması konusunun projede olduğunu ancak yapılamadığını belirten Evlimoğlu, “Dalaman Çayı’nın Kemer Barajı’na bağlanıp, böylelikle Büyük Menderes Ovası’nın sulanması projesinde 40 yıl önce ben çalıştım. 40 yıldır bu proje de duruyor. Sorunlar büyük, çalışılması gereken mühendislik mevzuları var. Önemli olan çalışıyor muyuz? Yeterli kaynağı ayırabilecek miyiz? Elimizdeki veriler doğru mu? Sağlıklı veriler elde edebiliyor muyuz? Bunları gerçekleştirmediğimizden dolayı yarınımızdan endişeliyiz.

Yeraltı suyu kaynakları sınırlıdır. Maden gibi değildir. Yıllık bir döngüyle çalışır. Gelirse kullanabilirsiniz, gelmezse kullanma şansınız yok. Gelmediği de kuraklıkla anlaşılıyor. Tabii bununla birlikte tarımda vahşi sulama önlenmeli. Bütün bu konularda planlama yapmak önemli” diyerek sözlerini tamamladı. (KIVANÇ UĞUR)

Editör: DİLARA YERLİKAYA