Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD), her yıl olduğu gibi bu kasım ayında da doğaseverlerle birlikte Aydın’ın gözbebeği Koçak Kanyonu’nu ziyaret etti. Kanyon, dik kayalıkları, mağaraları, Akdeniz bitki örtüsünün canlı örnekleri ve içinden süzülen Koçak Çayı ile sonbaharın en güzel renklerini bir araya getiriyor. Bölgenin rehberliğini yapan profesyonel turist rehberi Hakan Bahçecioğlu, katılımcılara kanyonun tarihi dokusu ve kestane ağaçlarının antik dönemlerden bu yana taşıdığı kültürel önemi hakkında bilgi verdi.
Tropikal Güzellikte Bir Doğa Cenneti
Koçak Kanyonu, yalnızca jeolojik yapısıyla değil, özgün bitki çeşitliliğiyle de dikkat çekiyor. Su kenarına inildiğinde tropikal bir ormandaymış hissi veren kanyon, meşe, menengiç, defne, kestane, ceviz ve sandal ağaçlarının iç içe geçtiği bir ekosisteme sahip. Yabani nane ve kekik kokularının doğayı sardığı, devasa çınarların gölgelediği bu alan, ekoturizm açısından da büyük potansiyel taşıyor. EKODOSD yetkilileri, yıllardır bu alanın “Tabiat Parkı” ilan edilmesi için çağrıda bulunuyor. Ancak 8 kilometre uzunluğundaki bu doğa harikası hâlâ koruma statüsüne sahip değil.
Çevre Kirliliği Endişesi Büyüyor
Dernek üyeleri, kanyonun güzelliğini gölgeleyen en büyük sorunun kontrolsüz çöp dökümü olduğunu belirtiyor. Yaklaşık 400 metre yükseklikten Koçak Çayı’na atılan çöpler, hem çayın hem de devamında Büyük Menderes Nehri’nin ve Ege Denizi’nin kirlenmesine neden oluyor. Çelik bariyerlerin kesilerek traktörlerle çöplerin uçuruma dökülmesi, doğaseverlerin en çok tepki gösterdiği konulardan biri. EKODOSD, bu durumun durdurulması için kurumları acil önlem almaya çağırıyor.
Yerel Halk İçin Umut: Ekoturizm ve Koruma
Her yıl düzenlenen etkinlik kapsamında doğaseverler, Eğrikavak köyünde yerel üreticilerden elma, kestane, ceviz, incir ve bal satın alarak bölge ekonomisine katkı sağlıyor. Köylülerle kurulan bu dayanışma, doğayı korumanın aynı zamanda yerel kalkınmayı da desteklediğini gösteriyor. EKODOSD, Koçak Kanyonu’nun “Tabiat Parkı” statüsü kazanması halinde hem çevrenin korunacağını hem de yerel halkın kazanç elde edeceğini vurguluyor.