Bugün 3 Şubat, Atatürk'ün Aydın'a gelişinin 90 . yıl dönümünü.

Bu yazım artık her 3 Şubatın bir klasiği oldu.

150 yılı aşan asırlık ve Türkiye'nin ilk tarihi tren rayları,

Her yıl özel seferinde gelin gibi süslenmiş vagonuyla,

Aydın'da tren garında Ata'mızın Aydın'a geldiği günü kutladığımız , çelenk koyulması, Gar önünde konuşmalar

Soğukta yerini alan protokol, halk ve öğrenciler , önünde çiçekli fotoğrafıyla trendeki atamızı temsili karşılayıp, Türk bayrağımız üç kez öpülerek katlanacak, her sene aynı fotoğrafların yer aldığı fotoğraf sergisi gezildikten sonra, yarım saat içinde dağılan Aydınlılar bu yıl salgın gerekçesiyle törenler yapılamayacağından, sadece bugün valilik önünde çelenk koyma ve bir öğrencinin şiir okuması ile kısıtlı davetlilerin eşliğinde yapılacak törenleri izleyebilecek.

Her yıl aynı kutlamalara sahne olacak tren garı bu yıl sessiz kalacak anlaşılan .

90 yıl önce 3 Şubat 1931'de saat 10.00'da özel treniyle İzmir'den yola çıkan Atatürk ve heyeti saat 15.00'i gösterdiğinde medeniyetler beşiği Aydın'a ulaştı. Yukarıdaki fotoğraf, Atatürk 80 yıl önce Aydın'a geldiğinde Aydın tren garında çekildi.

Bu fotoğrafın Aydın'da çekildiğini Aydınlılar da dahil bilen pek azdır.

Atatürk Aydın girişinde trenden bakarken görüntülenen bu fotoğrafı bir çok posterlere konu olmuştur.

Atatürk Aydın'a aslında ilk kez 1924 yılında geldi. Vefatına kadar da 1930, 1931 ve 1937 yıllarında olmak üzere üç kez daha Aydın'ı ziyaret etti. Biz Aydınlıların her yıl kutladığımız ve bugün de 90. yılını kutladığımız Ata'nın ziyareti 3 Şubat 1931 yılındaki “Büyük Ege Gezisi” kapsamında gerçekleştirdiği ve kentimizde çok daha fazla kaldığı 2. ziyaretidir.

Aydın, Kurtuluş Savaşı'nın en önemli, en sağlam cephelerinden biriydi ve Mustafa Kemal Paşa da Aydın'daki savunmaya büyük hayranlık duymuştu. Üstelik Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından yakın arkadaşlarının Aydın'dan milletvekili olmaları için çaba sarf etmişti.

90 yıl önce Aydın'a doğru yolan çıkan Mustafa Kemal Paşa, özel bir karşılama töreni yapılmamasını emretmesine rağmen 3 saatlik yolculuğu süresinde Ortaklar tren istasyonundan Aydın tren istasyonuna kadar geçtiği her istasyonda halk tarafından durdurulurmuş, büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmıştır. Biz Aydınlılar için Ata'nın Aydın'ı şereflendirmesi son derece önemlidir. İşte yıllar önce de bugün de Atatürk'ün Aydın'ı ziyareti büyük bir coşkuyla karşılanır.

ATATÜRK TRENDEN BUGÜNDE İNSEYDİ .

O keskin ve içinde kararlı bakışlarıyla, Aydın'da tren garında inen Atatürk'ü düşündüm.

hani o şiirdeki gibi.

“Bıraksalar, ince uzun bacakları üzerinde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak, Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı”

İşte bugün trenle Afyon değil ama, Menderes ovasına geldiği günün 90. Yılı.

Atamızın 90 yıl sonra aynı trenle Aydın'a geldiğini düşündüm ,

Tıpkı o gün gibi trenden indiğini ve gerçekten kente girişini düşledim.

Sadece büstü ve Bayrağımız değil de, kararlı bakışlarının ardından ağır adımlarla, bastonuna dayanarak Aydın tren garına indiğini düşledim 90 yıl sonra.

Ama artık yaşlıydı, biraz rahatsızdı.

Kocatepe'deki çevikliği kalmamıştı.

Bastonuyla ağır ağır gar binasının merdivenlerinden çıkarak,

kendi adı verilen ama yerinde yeller esen meydana baktı uzunca,

-“Geçen geldiğimde yemyeşil meydan değil mi burası ..?Kentin meydanında , her yer beton , ne işi var kafeterya ve büfenin..?

Meydanın kenarındaki kaldırımda ellerinde pankart, gösteri yapan ve slogan atan iki grubu görünce, yaveri Salih BOZOK'a ve Aydın Belediye başkanı Ahmet Emin ARKAYIN 'a dönüp;

-Ne oluyor burada, nedir bu nümayiş ?

-Paşam atanamayan öğretmenlerle, erken emekliliğe takılanlar ve çalışmak için iş bulamayan gençler, maaşlarını az bulan emekliler ,esnaflar ve işsizler.

Yanıtını alınca da, gözlerinin çakmak çakmak;

– Biz “vekillerin maaşı ne kadar olsun diye soranlara “ öğretmen maaşlarını geçmesin “ cevabını verdiğimiz günlerden sonra, hem atanamayan öğretmenlerimizi işsiz, emeklilerimizi de artık böyle sokaklara mı düşürdük, sorunlarını dinleyen hiç kimse yok mu ?

Omuzlarından düşen paltosunu düzelterek, geldiği PTT binasına gözlerini de kısarak uzun uzun üzerinde yazan satıldıktan sonra asılan yeni levhasını okumak istese de tam çıkaramadı ?

Heyet ile adını tam okuyamadığı bu binanın önünden ayrılırken ,

- “bu yazı da nesi..? ne oldu bizim Kurtuluş Savaşındaki telgrafhaneye “ diye söylendi.

Yanındaki şehir klubüne geçerek bir yorgunluk kahvesi içmek istedi ise de, liseli gençlerin yabancı markalı biralarını yudumlayıp, terasta ellerinde amerikan sigaralarını görünce aralarında şu diyaloglar geçmiştir diye düşündüm.

– Nasılsınız gençler?

– Biz Üniversiteye hazırlanıyoruz, şu karşıda oturan arkadaşlar da, okullarını bitirdi ama işsizler. Paşam! çok umutsuzuz geleceğimizden paşam, efkâr gideriyoruz..? Bir tek sen anlarsın bizi..!

-Bu ülkeyi on yılda demir ağlarla örerek, Nazilli Sümerbank'ı açtıktan sonra bir çivi bile çakılmadı mı ?

-Hem sonra n'oldu bizim yerli tütünlere, nedir bu yabancı cigaralar. ..?

Ben de içiyorum ama , mis gibi Türk tütünüydü?

– Ooo görmediniz mi az önce aşağıda paşam, TEKEL ve PTT çoktan satıldı elin yabancısına ,Artık tütün ekimi de unutuldu gitti.

– Biz, buraların kahramanı Yörük Ali Efe,Çete Ayşe, Demirci Mehmet Efe ile beraber, denize dökmüştük bu işgalcileri zamanında..!

– İşte geri geldiler tekrar malları, paraları ile paşam.

Sert hareketle yerinden kalkan Paşa yanındakileri geride bırakırcasına, bir elinde şapkası, uçuşan pelerini diğer eliyle örterek, Ziraat Bankasının hemen yanından kıvrılıp, isimlerini okumakta zorluk çektiği yabancı levhaların ve bankaların , marka giyim binalarının bulunduğu Hükümet Bulvarından çıkarken,sessizce söylendi

-“haklıymış gençler sadece malları ile değil , bu ismini bilmediğim bankaları ve paralarıyla da gelmişler geriye…!”

Yolda esmer ve Türkçe bilmeyen çocuğunu öne sürüp dilenenleri, işsizlikten kahvede oturanları görünce ,

-“Ben daha önce de halk evinde masada kağıt oynayanları gördüğümde sinirlenip , Cumhuriyet düşmanları etrafta cirit atarken sizler miskin miskin oturmaktan, işsizlik almış başını yürümüş “ dedi.

Gazi daha da sinirlenerek İş bankasının altından ara sokağa daldı.

Ticaret odasının alt sokağındaki Yunanın işgalden sonra çıkan yangından kurtulan ayakta kalan tarihi yapıları, han ve hamamları görünce yanında kendisine eşlik eden Vali Fevzi TOKER ve Belediye Başkanı Ahmet Emin ARKAYIN 'a dönerek,

– “Hala her yer 1922 de Yunanın yakıp, yıktığı ile duruyor. Onca yıldır bir şey yapılmadı mı tarihimizin mirası bu binalara .? Neden tarihimizi korumadınız ? “

Bu sert çıkışına etrafındakiler yere bakarak bir cevap yeremediler

Atatürk bunun üzerine sinirle;

– Haydi, Türk ocağına geçelim deyince, herkes yine sessiz kaldı.

Belediye Fen İşleri Müdürü İrfan (Saylam) Bey ;

– “O bina yıkıldı paşam yerinde iş hanı yapıldı” deyince Atatürk en nezaketli tavrını ısrarla koruyup, kıpkırmızı olan yüzünü gizleyerek, bir sigara daha yaktı.

Topyatağı'ndaki Garnizonu ziyaretinin ardından Tralleis'in hala inkişaf etmemiş, içler acısı halini görünce başını bir iki kez yana sallayarak ;

- ”ne Tralleis'in ne de Arsenal'in, değerini hala öğrenememişsiziniz. Oysa Herodotun “en güzel gökyüzünün altındaki en güzel bu toprakların insanları bu kadar ilgisiz olmamalıdır ”

-“Buraya gelirken , Söke'de askeri tatbikat sonrası Kuşadası'nda adımın verildiği Gazibeğendi tepesinden seyrettiğim Ada, verimli zeytinlikleri ortadan kalkmış, adeta bir beton yığınına dönüşmüş. Böyle miydi, en güzel gökyüzünün altı..?”

– “Dönelim Salih” diye seslenir. Yaveri Bozok'a.

-Vali ve protokol “ efendim Belediyeye ve Valiliğe de bekliyorduk” deyince Mustafa Kemal “Uzun zamandır görmediğim Nazilli'deki Basma Fabrikasını görmek istiyorum. Bu nedenle fazla kalmayalım “deyince daha da derin bir sessizlik oldu.

Hepimizin bildiği Nazilli Basma fabrikasının perişan halini kimse paşa ya söyleyemedi.

Bu sessizliği yine kendisi bozdu. Yaverine dönüp;

- “ Haydi, Salih treni hazırlasınlar.”

Tekrar gar'a gelindiğinde Stadyuma bitişik geniş otoparklı büyük binayı gören Atatürk, parmaklarını çenesine götürüp uzun uzun batan akşam güneşiyle parlayan binaya bakarak “ biz demiryolunu bu adamların ülkesinden satın alarak, İzmir'de yaptığımız 1. İktisat Kongresinden sonra ticareti de bizim tüccarlarımıza emanet etmiştik.” .

“Ama bugün? Ne haldeyiz diye mırıldandı.

Garda bekleyen özel trenine binen Atatürk kimseyle el sıkışmadan kendisini uğurlamak için bekleyenlere daha çatık kaşla seslendi,

HALA 90 YIL ÖNCE BIRAKTIĞIM AYNI YERDESİNİZ.

BUGÜNÜ ANMAK İÇİN SÜSLÜ TÖRENLER YAPARSINIZ!

SÖYLEYİN İNANAYAYIM MI ŞİMDİ BEN BUNA.

YAZIK OLMUŞ BOŞA GEÇEN ONLARCA YILA!…

Yanımdaki arkadaşımın kolumu sarsmasıyla uykumdan uyandım.

-” Hadi gidiyoruz tören bitti…!

Ne o pek keyifli bir rüya görüyordun daldın gitin ..!

“Yok yok” dedim, iyi ki uyandırdınız kabus'tu kabus…!


SÖZÜN ÖZÜ :

KENDİ GELECEKLERİMİZİ KENDİMİZ HAZIRLAR, SONRA DA KADER DERİZ.

MEHMET ÖZÇAKIR

[email protected]

P.K:110 EFELER – AYDIN

GSM : 0.542.7608691