Değişime inanır mısınız? Hayatın özüdür değişimdir; olmazsa olmazıdır. Her gün geçtiğimiz sokaklar değişir, evler yıkılır, yeni evler yapılır. Yemyeşil bir parkın yerinde bir bakarsınız beton yığını bir bina yükselir.

Ağaçlar sonbaharda yaprak döker, ilk baharda çiçek açar, bir dal kurur, yeni bir dal filizlenir, sonra bir yangın çıkar ormanlar çöle dönüşür.

Bir tomurcuğun güle dönüştüğü anı yakalayamadığımız gibi, büyüdükleri anı yakalayamasak da bir bakarız bebekler büyüyüp okula başlamış, okul bitmiş, yuvadan uçmuşlar. Bizler günlük koşuşturmacalarımız içinde çok farkına varamasak da baş döndürücü bir hızla değişmektedir aslında her şey.

Yaşadığımız mekânlar, hayatımızdaki insanlar değişir. Dahası biz değişiriz. Her gün aynaya baktığımız halde o çizgilerin ne ara oluştuğunu anlayamaz, saçların beyaza dönüştüğü anı göremeyiz.

Yediklerimiz, içtiklerimiz, giydiklerimiz, zevklerimiz değişir. Daha önce “Asla!” dediklerimiz bir bakarsınız vazgeçilmezimiz olmuş, vazgeçilmezlerimiz geçmişin sayfaları arasında kaybolmuş.

Hayat kitabında satır aralarını okumayı başarıp, daha önce göremediklerimizi görmeye başladığımızda bakış açımız, düşüncelerimiz, düşlerimiz değişir.

Farkındalığımız arttıkça ideallerimiz, seçimlerimiz ve gelecekten beklentilerimiz değişir.

Savaşlar, barışlar, beklenmedik felaketler derken coğrafyalar, sınırlar, liderler değişir.

Güç simgesi ülkeler parçalanır bölünür, milyonları ardından sürükleyen liderler yok olur gider.

Yaşam devam eder ama devam ettikçe değişim de devam eder.

Yakılan ağaçların yerine yeni fidanlar dikilir. Yeni yapılan parklardan çocuk sesleri yükselir. Dünün toy çocukları ak saçlı bilgeye dönüşür. Karanlık bir tünelde zorlukla yolumuzu bulmaya çalışırken biri gelir ışık olur aydınlığa ulaştırır.

Değişime karşı çıkanlar ısrarla değişimi görmezden gelmeye çalışsa, inkar etse, her şeyi değişim öncesine döndürmeye çabalasalar da bunu başaramazlar. Kötülüğün maskesi düştüğünde umudun ve güzelliğin filizi yeşerir.

Hayatın özüdür değişim. Olmazsa olmazıdır, “iyi ki”sidir. Şurası bir gerçektir ki: Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

Sokrates demiştir ki, “Bir şeyler değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır.” Mamatha Gandi de benzer bir yorumla “Dünyayı değiştirmek istiyorsan ilk önce kendinden başla” demiştir. “Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsanız yelkenleri değiştirin” der Amerikalı bir iş adamı ve yazar Max De Pree. Floransalı düşünür, devlet adamı, şair ve oyun yazarı, İtalyan Rönesans hareketinin öncülerinden Niccolo Machiavelli ise “Her değişim adaim başka değişimlere ihtiyaç gösterir” diye yorumlamıştır değişimi. “ Değişime en direndiğiniz şeyler, değiştirmeye en çok ihtiyacınız olan şeylerdir.” Amerikalı yazar Lousie Hay'ın yorumudur. Kelebek bir defa katlandı mı bir daha asla tırtıl haline gelmez, bunu hepimiz biliyoruz.

Türk toplumunun tarihi gelişim sürecinde atılımcı bir davranış olan devrimcilik, Atatürk gibi yenilikçi ve değişimden yana bir liderle mümkün olmuştur. “Biz batı uygarlığını bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz Onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun bulduğumuz için benimsiyoruz”, “Uygarlık yolunda elde edilecek başarı, yenileşmeyle mümkün olacaktır” düşünceleriyle Türkiye Cumhuriyeti halkını zamana uygun ve uygar bir sosyal toplum durumuna ulaştırmaya çalışmıştır. Atatürk inanç ve güvençle şöyle demiştir: “Başladığımız devrim ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Adımlarını, attığımız uygarlık ve yenilik adımlarına uydurmak istemeyenler olacaktır. Yeniliklere inananlar, yenilikleri inançla savunacaktır.”

Yaptığı yeniliklerle yönümüzü çağdaş uygarlığa çeviren, “En büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran” ve bize armağan eden Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü özlemle, sonsuz sevgi ve saygılarımızla anıyoruz.

Atatürk'ün Aydın'ı ziyaretlerinin en geniş kapsamlısı 3 Şubat 1931 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu ziyaretinin yarattığı sonuçlar önemlidir. Burada yaptığı konuşmalar, istek ve dilekleri çağdaş Türkiye yaratma hedefinin bir adımı olarak hayata geçmiştir.