1935.

Uluslararası Kadınlar Birliği'ni Türkiye'ye davet etti. Uluslararası Kadın Kongresi'ne ev sahipliği yaptı.

Feminizm kongresiydi. 36 ülkeden tamamı kadın 360 delege katıldı. ABD, İngiltere, Hollanda, İsveççe, Avustralya, Mısır, Hindistan, Bulgaristan, Çekoslovakya, Yeni Zelanda, Romanya, Fransa, Norveç, Yugoslavya, Portekiz, Jamaika, Iran, Polonya, Yunanistan, Estonya, Suriye, Danimarka, Belçika, Bermuda Adaları, Finlandiya, İrlanda, İzlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Lüksemburg, Macaristan, Sri Lanka, Uruguay... Delegelerin hepsi kendi ülkelerinde kadın hakları mücadelesi veren, meslek sahibi veya parlamenterdi.

Türkiye'yi 24 delege temsil etti. Türk Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir'di. Yardımcıları Aliye Esad, Lamia Refik, Nermin Muvaffak.

Ayrıca, 1935 seçimlerinde TBMM'ne giren Türkiye'nin ilk kadın milletvekilleri de oradaydı.

Yıldız Sarayı'nda düzenlendi. Bir hafta sürdü. Kürsünün arkasında iki büyük Türk Bayrağı vardı. Bayraklarımızın arasına "Justice-Adalet yazılı pankart asılmıştı.

Konuşmalar Fransızca, Almanca, İngilizce yapıldı.

Hukuk önünde kadın erkek eşitliği, eşit eğitim hakkı, eşit meslek hakkı, ekonomik özgürlük hakkı üzerinde duruldu.

"Çocuk gelin” sorununa dikkat çekildi. Savaşların, tek tek farklı ülkelerin değil, evlatların ölmesi sebebiyle dünya kadınlarının ortak sorunu olduğuna dikkat çekildi.

Türk Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir, konuşmasını Fransızca yaptı. "Türk kadının haremin kafeslerinden kurtarıp, parlamento kürsüsüne getiren, Türk kadının erkeğinin yanında hak ettiği yere davet eden Mustafa Kemal Atatürk'e minnet borcumuz var" dedi.

Dünya Kadınlar Birliği Başkanı Corbett Ashby, "Feminizm kongremizin aslında. En önemli yanı Atatürk'le tanışmak" dedi.

Avustralya delegesi Kardel Oliver, 23 bin kilometre yol kat ederek, haftalarca süren yolculukla gelebilmişti. Türk kadınına ve O büyük adama duyduğum saygının yanında, yorgunluğumun lafı bile edilmez "dedi.

Muir Feminist Birliği Başkanı Hüda Şaravi "bu kongre bizim için bayramdır" diyordu. "Bütün şarkta kadın haklarını tanıyan ilk ülke Türkiye'dir. İslam kadınlığı kurtuluşunu Atatürk'e borçludur. Türkler O'na Atatürk diyor, bizim için yetmez, O bizim için Ata Şark” diyordu.

Konuk delegeler, milli kıyafetlerini giyiyorlardı.

Taksim civarındaki otellerde ağırlandılar.

Pera Palas’ta irtibat ofisi kurulmuştu. İstanbul'u gezebilmeleri için özel otobüsler ayrılmıştı. Her akşamüstü Dolmabahçe'de çay saati vardı. Öğle yemeklerini Beylerbeyi Sarayında yiyorlardı. Ülke bayraklarıyla donatılmış özel vapur hazırlanmıştı. Bu vapurla Boğaz'da dolaşıyorlardı.

TBMM'de özel kanun çıkarıldı, Nobel ödülü kazanan kadınların; Marie Curie, Sigrid Undset, Jane Addams, Grazia Deledda, Selma Lagerlöf, Bertha von Suttner, Irene Joliot Curie'nin fotoğraflarıyla, Uluslararası Kadınlar Kongresi anma pulları basıldı. Hem de 1,5 milyon adet basıldı. Türkiye'nin müthiş tanıtımı olmuştu. Dünya gazetelerinde geniş yer buldu.

Yunan gazetelerinde hem şaşkınlık, hem kıskançlık, hem de büyük saygı vardı. Akropol gazetesinin başyazısında şunlar yazıyordu: "Kim tahmin edebilirdi 215 yıl önce kime söyleseler kim inanırdı? Harem hayatının yanına yaklaşılması yasak olan mahpus kadını, Türk kadını, bugün dünyanın feministlik tacını tutuyor.”

Kongre tamamlandı...

Dünya Kadınlar Birliği heyeti Ankara'ya gitti. Atatürk, Çankaya Köşkü'nde kapıda karşıladı.

Dünya kadınlarına şu tarihi konuşmayla seslendi:

Lütfedip Türkiye'ye geldiğiniz için, uluslararası kongrenizi İstanbul'da düzenlemeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Türk kadını hiç bir alanda erkeklerden geri kalmayacak. Türk kadını hiçbir alanda Avrupalı kadınlardan geri kalmayacak. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir. Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, kılık kıyafette başarıdan çok, bilgiyle, kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Türk kadını, dünya kadınlarıyla el ele vererek, dünya barışı için, dünya huzuru için çalışacak.

Buna emin olabilirsiniz.”

CUMHURİYET KADINDIR.

SIRF BU SEBEPLE BİLE, İLELEBET PAYİDARDIR.

CUMHURİYETİMİZİ TÜRK KADINI SONUSZA DEK YAŞATACAKTIR!

Görevini yapabilmek için de Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün deyişiyle:

“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”