ZMO Aydın Şube Başkanı Zeki Oymak, “Aydın’da 2000’li yılların başından bu yana yüzde 20’ye yakın toprak kaybı var. Tarım toprağı eksilmesi bu. Esas sıkıntı kuraklıktan ziyade, tarım topraklarının kaybı gibi gözüküyor” açıklamasında bulundu.

“ASIL SIKINTI, SUYU NEREDE KULLANDIĞIMIZ”
Yeni Kıroba’nın sorularını yanıtlayan Oymak, son dönemde küresel ısınma ve kuraklık tartışmalarının yoğun olduğuna değinerek, “Yaşamımızda buna benzer bir şeyler gözlemliyoruz. Ancak istatiksel çalışmalar Aydın’ın uzun dönemli bir kurak döneme girdiğini göstermiyor. Geçmişte kurak dönemler var. Ben 2007 – 2011 aralığını hatırlarım. 4 – 5 yıl süren kurak bir dönem olmuştu. 2025, aşırı kurak diyeceğimiz bir yıl değil aslında. Bahar yağışları biraz takviye etti. Bu dalgalanmalar Aydın’ın periyoduna uygun gözüküyor. Asıl sıkıntı, suyu nerede kullandığımızla ilgili. Bu coğrafyada müthiş bir nüfus artışı var. Nüfus artışı, suyun kullanım alanını değiştiriyor. Suyun önemli bir kısmı insan kullanımına aktarılıyor. İkincisi, tarım toprakları ciddi anlamda azalıyor” ifadelerini kullandı.

“TOPRAĞIMIZI VE HAVAMIZI KORUMALIYIZ”
Aydın’da 2000’li yılların başından bu yana yüzde 20’ye yakın toprak kaybı olduğuna işaret eden Oymak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aydın ilinde son 20 yılda 357 bin dekar tarım toprağı eksildi. Esas sıkıntı kuraklıktan ziyade, tarım topraklarının kaybı gibi gözüküyor. ADÜ Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü’nün yaptığı bir çalışmaya göre, Aydın’da bir buçuk milyon dekar araziyi kirlilik açısından çalışmışlar. Her bir kilometre karede örnek almak kaydıyla, bir milyon kilometrekareyi taramışlar. Aydın Ovası’nın 3’te biri bor açısından toksik düzeye ulaşmış. Aydın toprakları çok kıymetli topraklar. Jeotermal tehdit altında. Tehdit boyutunu geçmiş artık; yarın belki hiç üretim yapılamaz noktaya gelinecek. Önce toprağınızı koruyacaksınız. Sonra havanızı, ikliminizi koruyacaksınız. Suyu elbette koruyacağız, yabana atmayacağız ama ondan önce toprağımızı, havamızı korumak zorundayız.”
“DALAMAN ÇAYI MUTLAK ÇÖZÜM SAĞLAMAZ”
Aydın’da tarıma ayrılan suyla ilgili sıkıntı olduğunu dile getiren Oymak, “Siyasi iktidar, Dalaman Çayı’ndan su aktarılacağını söylüyor. Elbette ufak bir çare olur gibi görünüyor ama bir noktaya kadar. Mutlak su meselesini çözecek değil. Çünkü suyu alacak olduğunuz coğrafyanın da o suya gereksinimi var. Orada hidroelektrik santraller var. Uluslararası sözleşmelere göre bir havzadaki suyu tamamen başka yere aktaramıyorsunuz. O yüzden bütün meseleyi çözecek proje olarak bakmamak lazım. Aydın’da tarım topraklarının 3’te biri sulu tarım arazisi. 3’te 2’si incirlik ve zeytinlik şeklinde. Oralarda da var aynı sıkıntı” sözlerine yer verdi.

FRANSA’NIN BORDO BÖLGESİNDEN ÖRNEK VERDİ
Köylerde tarımla uğraşan nüfusun giderek azaldığına dikkati çeken Oymak, şunları söyledi: “Nüfus kaybıyla birlikte en önemli tehditlerden birisi toprak erozyonu. İncir arazileri verimsizleşiyor. İncir arazileri verimsizleştikçe incir plantasyonları orman alanlarına doğru çekiliyor. Devletin bu konuda tedbirler alması şart. Fransa’nın Bordo bölgesinde yüz yıldır birçok yere inşaat izni vermemişler, yol yaptırmamışlar. Adamlar orayı gözleri gibi koruyor. Aydın, Bordo bölgesinden daha kıymetsiz değil ki. Bu toprakları koruyamadığımızda, kentsel büyümeyle, jeotermalle buraları yok ettiğinizde yarına bırakacak bir şey kalmayacak. İklim krizinden önce insan eliyle bu toprakları, bu coğrafyayı yok ediyoruz.”

“KENTSEL BÜYÜMENİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ”
Aydın tarımının geleceğine ilişkin çok ciddi bir beklenti içinde olmanın zor olduğuna değinen Oymak, “Her şey siyasi tercihlerle ilgili. Yerel yöneticilere de bunları aktarıyoruz. Toprak kaybı konusunu gündeme getiriyoruz. Kentsel büyümenin önüne geçmek lazım. Madem kapitalist ekonominin içinde yaşıyoruz, bu sorun da kapitalist ekonominin kendi dinamikleriyle çözülebilir. Arsa üretmeyin, konut üretmeyin. Tamam, ihtiyaç deniliyor ama bu ihtiyaç tarım alanlarına yayılıyor. Siz konut ürettikçe insan geliyor. Yeni yol, tarım topraklarının kaybı, yeni insanların gelmesi demek. Bu, çok medeni bir tedbir gibi gözükmüyor ama başka alternatif üretilemiyorsa sistem bunu kendiliğinden çözecek. Tarım toprakları yok edilmemeli. Turizm bölgelerinde, Kuşadası’nda, Didim’de araba konacak yer yok. İnsanların tatil ihtiyacı var ama herkes ev sahibi olmak zorunda değil ki. Her yer konuta dönüşmek zorunda değil ki. Dağ taş konut. Antalya, 20 – 30 yılda 3 Antalya olmuş. Tamamen tarım topraklarından gitmiş. Bu, Aydın için de geçerli. Susuzluktan, kuraklıktan önce bunları konuşmalıyız” diye konuştu.
“VAHŞİ SULAMA TEHDİT OLUŞTURUYOR”
Suyun doğru kullanılması gerektiğinin altını çizen Oymak, “Hâlâ vahşi sulama yapıyoruz. Bu şekilde suyun ancak yüzde 50’sini doğru yere verebiliyoruz. Basınçlı veya damlama sulamada bu verim yüzde 80’lere çıkıyor. Arada yüzde 40 fark var. Yüzde 40 suyu kullanmadan atıyoruz. Basınçlı sulama sistemlerine çoktan geçmiş olmalıydık. 4 tane daha baraj yapacağız veya Dalaman Çayı’ndan su getireceğiz diye uğraşılacağına suyun doğru kullanılmasının yolu bulunmalı” diyerek konuşmasını tamamladı.




