Türkiye’de doğurganlık hızı son 11 yıldır aralıksız geriliyor. TÜİK Başkan Yardımcısı Furkan Metin’in değerlendirmeleri, ülkenin demografik dönüşümünde kritik bir eşiğe yaklaştığını gösteriyor. Metin, 1990’ların genç nüfus yapısını hatırlatarak “Türkiye o yıllarda 20 yaşındaki bir genç gibiydi; mevcut düşüş bu şekilde devam ederse 40 yıl içinde ortanca yaş 45’i aşabilir.” sözleriyle uyarıda bulundu.
Doğurganlık oranlarındaki gerileme sadece nüfus artışını yavaşlatmakla kalmıyor; işgücündeki daralma, sosyal güvenlik sistemine binmesi muhtemel yük ve sağlık-bakım harcamalarındaki artış gibi uzun vadeli etkiler nedeniyle ülkede kalıcı sosyoekonomik sorunlara işaret ediyor.

Doğurganlık hızında kesintisiz düşüş: Yenilenme eşiğinin çok altında

TÜİK verilerine göre toplam doğurganlık hızı 2001’de 2,38 düzeyindeyken 2014’ten itibaren sürekli geriledi. 2014’te 2,19 olan oran, takip eden yıllarda istikrarlı biçimde düşerek 2018’de 2’ye indi. 2019’dan itibaren ise Türkiye, nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1’in altına yerleşti.
Gerileme süreci şu şekilde ilerledi: 2019’da 1,89, 2020’de 1,77, 2021’de 1,71, 2022’de 1,63, 2023’te 1,51 ve son olarak 2024’te 1,48.
Uzmanlar, eğilim böyle devam ederse Türkiye’nin AB ortalamasının da altına düşeceğini belirtiyor. TÜİK Başkan Yardımcısı Metin, doğurganlık oranının 1,4’e yaklaşmasını “yüksek alarm” seviyesi olarak tanımlıyor ve Türkiye’nin geçen yıl itibarıyla “çok yaşlı ülkeler” sınıfına girdiğini ifade ediyor. Bu tabloya göre önümüzdeki 25 yıl içinde yaşlı nüfus oranının yüzde 25’in üzerine çıkabileceği tahmin ediliyor.

Şener Üşümezsoy Noktayı Koydu: Yıllardır Beklenen Büyük Deprem Olacak mı?
Şener Üşümezsoy Noktayı Koydu: Yıllardır Beklenen Büyük Deprem Olacak mı?
İçeriği Görüntüle

“Sezaryen oranı dünyada ilk sıralarda”: Aile yapısındaki değişim hızlandı

Furkan Metin, doğurganlık hızındaki düşüşün nedenleri arasında geç evlilik, sezaryen doğum oranlarının yüksekliği ve modern yaşamın getirdiği bireyselleşmeyi öne çıkarıyor. Türkiye’nin sezaryen oranlarında dünyada ilk sırada olduğunu vurgulayan Metin, bu durumun ailelerin ikinci ya da üçüncü çocuk planlarını sınırladığını söylüyor.
Metin, yalnız yaşayan bireylerin oranındaki artışa da dikkat çekiyor: “Her 5 haneden 1’inde yalnız yaşayan biri var. Bu kişilerin yüzde 35’ini 55 yaş üstü kadınlar oluşturuyor. Bu tablo, aile yapısının çözülmekte olduğunun işareti.”
Devam eden nüfus düşüşünün 10 yıl daha sürmesi hâlinde geri dönüşü zor bir döneme girileceğini belirten Metin, sosyal güvenlik sisteminin mevcut yapısıyla bunu kaldıramayacağını dile getiriyor.

Thumbs B C 00F3Aa8E65B8993E6307853A42600Eda

Uzmanlardan ortak uyarı: “Nüfus politikalarında köklü değişim kaçınılmaz”

MSÜ Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin de Türkiye’nin yaşlanan nüfus gerçeğine dikkat çeken uzmanlar arasında. Şahin’e göre nüfus sorunu yeni değil; son 20 yıldır kademeli biçimde derinleşiyor.
Tarihsel örneklerle güncel tabloyu karşılaştıran Şahin, Cumhuriyet’in ilk yıllarında nüfusu artırmaya yönelik güçlü politikaların uygulandığını hatırlatıyor: Çok çocuklu annelere verilen madalyalar, maddi destekler ve düşüklerin engellenmesine yönelik yasal düzenlemeler bunlardan sadece birkaçıydı.
Şahin, 1950’lerin sonlarından itibaren ise tam tersine nüfusu azaltmayı hedefleyen kampanyaların devreye girdiğini belirtiyor. Bugün gelinen noktada Türkiye’nin tarımda ve sanayide ihtiyaç duyduğu insan gücünü karşılayamaz hâle geldiğini vurguluyor.

“Topyekun seferberlik gerekli”: Konut, eğitim ve aile politikalarında yeni dönem

Prof. Dr. Şahin’e göre nüfusun yeniden canlanabilmesi için sadece ekonomik teşvikler değil, yaşam koşullarını doğrudan etkileyen sosyal düzenlemeler de gerekiyor.

Mevcut konut mimarisinin aile yaşamını zorlaştırdığını ifade eden Şahin, özellikle 1+1 ve 2+1 evlerin çocuklu aileler için yetersiz kaldığını belirtiyor. Eğitim sürelerinin gözden geçirilmesi ve aile dostu sosyal politikaların güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor.
Şahin’in değerlendirmesine göre sorun kültürel boyutlar da taşıyor: “Bugün zengin ülkelerin çoğunda nüfus artmıyor. Bu sadece ekonomik değil kültürel bir mesele. Türkiye giderek yaşlanan bir ülke ve önümüzdeki dönem için ciddi riskler barındırıyor.”

Kaynak: AA