XII. yüzyılda Büyük Menderes Vadisi’nin doğusundan Denizli, Sarayköy, Buldan hattından başlayan Kayı yerleşimleri XVI. yy. bu bölgede hemen hemen tamamlanmıştır. Ancak yeni yerleşim birimlerine ve batıya çekilen Hristiyan halkın terk ettiği alanlara kesin yerleşimler 1210’dan itibaren başlamıştır.

Bu dönemde Aydın yöresine ise Kayılar özellikle Aydın dağlarına yoğun olarak yerleşmişlerdir. Pek çoğu kendilerini Karakeçili veya Kayı olarak adlandırmayıp Kayı’nın alt birimlerden biri olan “Sarıtekeliler” olarak tanımlamaktadırlar. Sarıtekeliler bugün Aydın’ın Köşk, Sultanhisar, Nazilli, Karacasu, Kuyucak ve Buharkent ilçelerinde, Denizli’nin Sarayköy ve Buldan, Manisa’nın Sarıgöl ve Alaşehir ilçelerinde yerleşiktirler.

Çaka Bey’in sahillere ulaşması, Denizli’nin fethi ile başlayan göçler, siyasi gelişmelere ve Selçuklu-Bizans ilişkilerinin gidişine paralele olarak sürerken, üçüncü bir Türkmen göçü de 1243 Kösedağ Savaşı ile Tralles’in fethi arasında kalan yaklaşık kırk yıllık dönem Yörük-Türkmen boylarının yoğun bir biçimde Büyük Menderes vadisine yerleştikleri zaman diliminde olmuştur.

Denizli ve çevresi Moğol tehlikesi karşısında Türkmenlerin sığındıkları önemli merkezlerden biri olmuştur. Moğolların önlerinden kaçan sadece Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev değildi. Moğolların önünden kaçan Türkmen toplulukları da bulundukları yerleri terk ederek uçlara, Büyük Menderes havzasına doğru hareket etmişlerdir.

Selçuklu Devleti döneminde Türkleşen Anadolu’da sosyal ve ekonomik hayat Osmanlı dönemine etki edecek biçimde şekillenmeye başlamıştır.

Bu dönemlerde Türklerin Anadolu’daki sosyal hayatları göçebe sistem-yarı yerleşik düzen-yerleşik düzen olarak toplumsal bir değişim sürecini içermektedir.

Aynı zamanda bu süreç hayvancılıktan yerleşik tarıma ve bitkisel üretime uzanan, ticaretten çok tarımla uğraşan bir toplum manzarasını ortaya koymaktadır.

Türklerin önemli bir kısmı konar-göçer hayat tarzına sahip olduklarından Anadolu’ya göç eden Türkmen aşiretler hayat tarzlarını devam ettirebilmek için ya mevcut köylere yerleşmişler, ya da yeni köyler kurmuşlardır. Bugün ha’lâ Anadolu’da birçok köyün oba ve oymak isimleriyle anılıyor olmasının sebebi budur. Obalar; bir atadan gelen, kan bağıyla birbirine bağlı akrabalar bütünü olup, geniş aile yapısındadır. Zamanla bölünerek yeni birimler (köyler) oluşturmuşlardır. Gerek konar-göçer hayatın mecburiyeti olarak kışlak yerleşmeleri, gerekse bu hayatı terk ederek yerleşik hayata geçilmesi Türk köyünü meydana çıkartan bir faktördür. Köy kültürünü oluşturan temel unsur da aile örgütlenmesidir (305).

Selçuklu Sultanları fethettikleri topraklarda öncelikle iç bölgelerdeki toprakların işletilmesini isteyeceklerdi. Kentlerin oldukça geniş çaplı bir alanda tarımın yeniden canlandırılmasına yol açan merkezler olduklarını bir kez daha belirtelim. Genellikle sınır bölgelerine yerleşen ya da askerî nedenlerle sultanlar tarafından buralara, yerleştirilen Türkmenlerin, bu bölgeleri yeniden nüfuslandırmadaki katkılarının ekonomik değeri olacağı kuşkusuzdur (301).