Atalarımız “İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir” demişler. Aynı atalar “İyilikten maraz doğar” da demişler. Son dönemde basına yansıyan olaylarda ikincisine daha çok örnek görür olduk. (Kişisel hayatımda yaptığım iyiliklerden doğan marazları hiç saymıyorum!) Konya’da 22 yaşındaki Kadir Şeker, sokak ortasında dayak yiyen bir kadını kurtarmak isterken katil oldu. Olaydan sonra Kadir’in kurtardığı kadın Ayşe Dırla Kadir’den sevgilisini öldürdüğü için şikayetçi oldu. Daha sonra eroinle yakalandı. Yetmedi bıçaklı kavgaya karıştığı ortaya çıktı. Bu sırada yaptığı iyilikten başı derde giren Kadir, 10 yıldan fazla ceza aldıktan ve 2 buçuk yıla yakın cezaevinde kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla tahliye oldu.
Benzer durumdaki bir kadını kurtarmaya çalışırken kendi canı tehlikeye girenler,yardım etmeye çalıştığı kazazedelerden dayak yiyenler, insani duyguları istismar edilip dolandırılanlar, gaspedilenler, yola çıkan bir hayvana çarpmamak için manevra yapmaya çalışırken kaza yapıp ölenler…. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu tür haberleri izlerken insan ister istemez “İyilik yapmak her durumda doğru mu?” diye düşünmeden edemiyor. Ben gördüğüm bu tür haberlerden ve kişisel hayatımdaki deneyimlerden kendi adıma şöyle bir sonuç çıkardım: Belki de kimse istememişken yardıma koşmak her zaman doğru bir karar değildir. Belki önce kendimizi güvence altına alıp, başımızı derde sokmayacak durumlarda ve bizden istendiğinde yardım etmeliyiz. Ya da belki kahramanlık yapmak herkesin harcı değildir.