şte yarın kısıtlı bir kış hafta sonu daha geldi çattı.
İki gün daha evlere kapanıp, yavaş yaşayacağız. Deliye her gün bayram misali , sağ olana her gün sabah güneş , akşam yıldız ve ay.
Gelin ben size bir program yapayım. Bu Cuma sabah erkenden düşün yola.
Bu yazıyı okuduysanız öğle dahi olsa zaman , çok geç değil, davranın kahvaltıdan sonra , hemen koyulun yola. Nereye mi, Koşun bir dağ başına ,altı üstü yarım saatlik bir yolda, Kuzeyde, Paşayaylası imambaba tepesi, Güneyinde teke asarı Koçarlı da,
Bol temiz hava, piknik , hem tarihi eserlerimiz hem de doğa. Korona dan uzak , maskesiz , mesafesiz bir günlük tam özgürlüğün dayanılmaz keyfini yaşayın, Hem gözünüz dinlensin , hem de akciğerlerinize bol oksijen dolsun. Bağışıklığınız güçlensin. Hem doğası , hem da tarihi , hem da yaşanmışlıkları ile AYDIN, ana baba ocağımız , yuvamız. Bu en güzel toprakların üzerinde yaşayanların ne ilginç anıları da var akıllarda.
Gelin bunlardan yaşanmış birini paylaşayım sizlerle.
Aydın Köşk ilçesinden kırk beş yıl önce bir grup Adalet partili eşraf tan bir grup İsmet abinin davetlisi olarak Ankara'ya yola düşerler. O vakitler Menderes ekspresi adında her gece saat dokuz gibi Aydın gar'dan yola çıkan trene atlarlar, kamaraya veya pulman koltuklara yerleşilir Afyon da aktarma yapar ve öğleye doğru Ankara'ya varılırdı.
Benim de bir iki kez 70 lerin sonlarında yolculuk ettiğim MENDERES EKSPRESİ nerdeyse 14 saatte Ankara ya ulaşırdı.
Neyse gelelim Köşk ' ten Ankara ya giden bizim hemşehrilerimize,
Köşk heyeti Ankara ya vardıklarında iniş saatinde ve tam vaktinde, rahmetli İsmet Sezgin bey bir arabayla aldırır ve Mecliste öğleyin yemekte ağırlar. Ertesi gün için Demirel ile Çankaya da Başbakanlık Köşkünde görüşmek üzere randevu ayarlanır. Misafirhanede ayarlanan odalarına yerleşen Köşklü ağır ayan ve eşraf siyasi ağır abiler için İsmet ve Nahit ağabeyleri akşama da değişiklik olsun diye , Devlet Tiyatrosuna bilet aldırır. Ancak Bakanlık çalışmaları nedeniyle kendileri gelemez.
Tiyatro oyunu biraz klasik ve ağır bir oyun olduğundan , bir süre sonra bizim Köşk 'lü hemşehrilerin canları sıkılır , başlarlar kendi aralarında koyu bir sohbete . Yarın Demirel ile görüşeceklerinden Köşk ilçesinin sorunlarını kendi aralarında önem sırasına göre değerlendirirlerken , sık sık Köşk sözünü işiten arka sıradaki Ankara'nın entelektüellerinden bir bayan , “ köşk “ sözünü yanlış anlayarak , Ankara'daki Çankaya Köşk'ünü kastederek ;
“Affedersiniz siz Köşk'tenmisiniz” diye sorar. Bizim Köşk'lüler de geriye döner ve
-“evet der nerden bildiniz..?”
Sonra önüne dönerek , yanındaki arkadaşlarına fısıldar,
- “Ulen ..der. Şu Demirel ne yaman adam, Bizim taa Köşkten Ankara'ya geldiğimizi herkese duyurmuş..!”
*****
“Hazım Adanur” ismini eski Bursalıların pek çoğu bilir.
Çünkü Hazım Bey'in babası Hacıbey'in Ünlü Cadde'deki eski dükkanında mutlaka bir kebabını yemişlerdir. Hazım ve kardeşi Hüsnü Adanur birlikte sürdürdü daha sonra bu geleneği ve en sonunda da yeğenlerine devrettiler. Hazım beyde “politika” da vardır, eski Doğruyol Partilidir. Süleyman Demirel ve Tansu Çiller hayranıdır. Biraz da merhum eski Cumhurbaş-kanı Süleyman Demirel'e benzetirler onu tanıyanlar: Hazım beylerin oturdukları Çekirge'deki apartmanın dağlı kapıcısı , kendisini yıllarca “paşa” sanmış, eve her geldiğinde esas duruşa geçip, her gidişinde asker selamıyla uğurlamıştır; zile kartvizitindeki isim ve unvan bölümünün İngilizcesini kesip yapıştırdığı için.
“Hazım Adanur-General Manager” Kapıcı da “General” i , Türk Paşası sanır. Bursa ve Cavit Çağlar gibi ,Hazım bey tam bir Süleyman Demirel fanatiği.
Ve işte o yıllarda “Baba” lakaplı Demirel de , Doğruyol Partisi'nin Genel başkanı. Mitinglerin Bursa da, kent merkezinde, Heykel'de yapıldığı sıralar.
İki gün sonra da Süleyman bey miting yapmaya gelecek Bursa'ya.
Amacı Demirel'in dikkatini çekip gözüne girmek olan Hazım bey, Ünlü Cadde'nin girişine bir pankart astırır.
Aynen şöyle denmektedir o pankartta:
“BABACIĞIM HOŞ GELDİNİZ
-M.Hazım Adanur”
Tesadüfe bakın ki, bir süre önce rahatsızlanıp hastaneye kaldırılan babaları merhum Hacıbey, yaklaşık 15 günlük bir ayrılıktan sonra o gün taburcu olacaktır.
Hazım ve Hüsnü kardeşler babalarını gidip hastane-den alırlar. Fakat Hacıbey önce eve gitmek yerine, Heykelde afişin asılı olduğu Ünlü Cadde'deki dükkanlarına uğrayarak şöyle bir bakmak ister. Ve tam oraya ulaştıklarında cadde girişine asılan kocaman afişe takılır gözleri: “BABACIĞIM HOŞ GELDİNİZ”! Biraz da duygulanan hacı babanın ağzından şu laflar dökülür:
“Ne gerek vardı be evlatlarım, niye zahmet ettiniz şimdi?!..”
Sizin anlayacağınız, evlatlarının DEMİREL için yaptırdıkları afişi , babaları kendisini karşılamak için asıldığını sanır.
Yine bir seçim zamanıdır. Demirel'in Avukatı olan Yaşar Topçu anısından bir anekdot. 14 Ekim 1979 ara seçiminden sonra Ecevit başbakanlığındaki CHP Hükûmeti istifa etmiş. Süleyman Demirel azınlık hükûmeti kurmuştu.
Antalya'nın Manavgat ilçesinde vatandaşın biri, kahvehanede Demirel'e sövüp saymış. Demirel Başbakan olduğu için savcı resen soruşturma başlatmış, adamı içeri attırmış. Rutin görüşmel-erden birinde Demirel, Yaşar Topçu'ya "Önemli bir şey var mı?" diye soruyor. Topçu da "Önemli bir şey değil ama sadece bilgi arz etmek istiyorum. Antalya'nın Manavgat ilçesinde vatandaşın biri kahveha-nede size hakarette bulunmuş, galiz ve küfürlü sözler söylemiş. Vatandaşı tutuklamışlar. Mahkeme şikâyetçi misiniz diye soruyor." diyor.
Demirel de "Bu hâkim ve savcı arkadaşlar bazen kantarın topuzunu kaçırıyorlar. Başbakana hakaret etti diye bir vatandaş tutuklanır mı yahu?. Biz burada oturuyoruz haberimiz olmuyor.. Yaptığımız uygulamalarla kim bilir adamı nasıl bunalttık ki, canını sıkmışız bize galiz küfürler etmiş. Hemen Antalya'ya o ilçeye git ve o vatandaşı hapisten çıkar. Tahliye et gel. Sevaba girersin." diyor.
Yaşar Topçu Manavgat'a gidiyor. Demirel'in avukatı olarak Asliye Ceza Hâkimi'ne davaya müdahale kabulünü söylüyor. "-Sanığın tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkilim Başbakan Demirel bana, bir ülkenin vatandaşı Başbakanına sövmez. Biz kim bilir adamı nasıl bunalttık ki küfretti.." diyor. Hâkim şaşırıp duruşmaya ara veriyor. Savcı ile birlikte Topçu'yu görüşmeye davet ediyor. Hâkim, "-Kusura bak-mayın, bu Demirel nasıl bir adam?.. Gazeteler tam tersini yazıyor. Bu kadar hoşgörülü, geniş gönüllü insanı biz ne kadar yanlış tanımışız.." diyor.
Yeniden duruşmaya giriyorlar. Hâkim sanığın tahliyesine karar veriyor.
Sanığa da"-Demirel yok ama avukatı var, Seni tahliye ettirmek için ta Ankara'dan gelmiş.. “
Sanık "-Hâkim Bey, bu bana hayatımın en ağır cezası. Beni tahliye için avukatını gönderen bir Başbakan'a dilim kopsaydı da böylesi hakaret etmeseydim. Elini değil , ayağını öpeceğim.." diyerek pişmanlığını ifade eder. Ah be Çoban Sülo..
Senin kıymetini bilememişiz. Bugünleri yaşayınca anladık senin kıymetini.. Nasıl da ağır eleştirirdi basın ve medya ,
Buna rağmen ne polis, ne savcı çağırdı ifadeye..
O günlerde GIRGIR ve ÇARŞAF adlı Mizah dergi-leri vardı.Nasıl karikatürler çizerlerdi.. Demirel'e giydirilen kadın mayoları hala aklımdadır. 1970'li yılların başıydı.. Demirel “Biz cumhuriyet çocuğuz” sözü gündem-deydi.Bir gün Demirel, Karaca Tiyatrosu'nun en ön sırasında oyunu seyretmektedir..
Muammer Karaca oyun esnasında Demirel'e iyice yanaşıp, “-Sen cumhuriyet çocuğusun da.. Biz onun bunun çocuğu muyuz?..” demesin mi.. ! Demirel başta, salonda herkes gülmekten kırılmıştı.. O gün tiyatrolarında politik oyunlar çok gözdeydi..
Özellikle Muammer Karaca ve Nejat Uygur'un oynadığı tiyatrolar dolup taşardı. “Demirel'e söylerim” ve “Aman Özal duymasın” oyunları kışın İstanbul'da oynar, yaz aylarında Anadolu'da turneye çıkardı..
En az 45-50 yıl öncesinin Türkiye'sinden söz ediyorum.O günün Türkiye'si , bugünden çok daha özgürlükçü ve siyasi liderleri de çok daha hoşgörülüymüş....
Allah mekanını cennet eylesin Demirel'in ..!
Siyasetteki engin hoşgörüsü ile bugünkülere taş çıkarırdı yaşasaydı.
SÖZÜN ÖZÜ:
İYİ GÜNLERİNE ALDANIP , DOSTLARIN VAR SANIRSIN,
UNUTMA GERÇEK DOSTU KARA GÜNÜNDE TANIRSIN.
MEHMET ÖZÇAKIR
P.K:110 EFELER – AYDIN
GSM : 0.542.7608691