Kuraklık maalesef kapıda, beraberinde kıtlıkta ona eşlik edecek. Son 5/6 yıldır Türkiye toprakları eski yıllarda olduğu gibi yağmur yağışı alamıyor. Kış aylarında az olan yağmur yağışları yüzünden barajların o eski görkemli doluluk günlerinden eser yok artık. Televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde son üç aydır ülke genelindeki barajlardaki suların kuruduğu ve topraklarında çatladığı görüntüler yayınlanıyor. Bilim insanları da eğer Ocak- Nisan ayları arasında yeterince yağmur ve kar yağmazsa ülkemizi zor günlerin beklediğini ifade ediyor. Öyle ki su yoksa yiyecek te yok…
Küresel ısınma ve onun yıkıcı etkileri son 30 yıldır her mecrada anlatılıyor, konferanslar ve seminerler düzenleniyor alınması acil ve ivedi olan tedbirlerden söz ediliyor. Ancak insanoğlunun daha fazla para kazanma hırsı yüzünden tedbirler hayata geçirilmiyor.
Gelişmiş sanayi devi ülkeler tatlı su rezervlerinin çoğunu demir-çelik, savunma sanayi, kimya sanayi gibi üretim dallarında tüketiyor. Bunun yanı sıra bu sanayi alanlarında kullanılan karbon gazları da atmosferin yapısına büyük zararlar veriyor. Ozon tabakası Güneşin ultra viyole ışınlarını engelleyen bir katman olarak görev yapıyor ancak atmosfere yollanan aşırı sera karbon gazları nedeniyle yer yer delinen bu katman güneş ışınlarının süzülmeden yeryüzüne kadar ulaşmasına engel olamıyor. İşte bunun yıkıcı etkileri olan kuraklık, aşırı uçlarda yağışlar ve daha bir çok olumsuz iklim olayları.
ÇÖZÜM BULAMAZSAK ÖLÜM BİZİ BULAC AK
Bilim dünyası şimdiye kadar iki büyük buluşma toplantısı düzenleyerek ülkelerin temsilcileriyle bazı sözleşmelere imza attı. Paris ve Kyoto sözleşmelerinin ana maddesi atmosfere sera karbon gazlarının salınımlarının derhal durdurulması ve bunun için ülkelerin üzerlerine düşen görevleri yerine getirmesidir. Aksi halde dünyanın artık bu büyük yükü daha fazla taşıyamayarak iflas edeceği ifade edildi.
Ancak Amerika Birleşik Devletleri ve birkaç ülke bu uyarılara kulak tıkamaya devam ediyor. Amerika Birleşik Devletleri dünyada en fazla sera karbon gazı kullanan bir ülke ve ağır sanayisi olan bir ülke.
Hem temiz su kaynaklarını tüketiyor hem de atmosferi kirletmeyi sürdürüyor.
Yani başta Amerika Birleşik Devletleri ve G8 (Gelişmiş 8 dünya) ülkeleri duruma derhal çözüm bulmazlarsa yakın gelecekte içmek için bir damla su bulamayacağız
ÜLKEMİZDE DURUM VAHİM HAL ALDI
Mevsimsel yağmurlar yağmıyor, barajlar kuruyor, pınarlar kurudu, göller kurudu, dağlara kar yağmayınca nehirler, ırmaklar ve çaylar da kuruyacak. İçecek ve temizlenecek suyumuz olmayacak.
Üstelik dünyanın ve ülkemizin başına bela olan koronavirüs salgınını da unutmamak gerek, su ve temizlik bu salgın için en önemli yardımcımız. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropol şehirlerimizdeki barajlar kurumaya yüz tuttu. Su seviyeleri yüzde 10/20 seviyelerinde şimdilik. Yakında beklenen yağmur ve kar yağışları olmazsa ülkemizi de kara günler bekliyor sanırım. Bundan 35 yıl kadar önce de ülkemizde kış ayları kurak ve yağışsız geçiyordu. Camilerde namazlar kılındıktan sonra cemaatler yağmur dualarına çıkıyordu. Aynı bu günkü tablo o yılda yaşanmıştı. Öyle ki şiirlere ve şarkılara konu olan kuraklık adeta yağmur duası oluyordu. O yıl ünlü şarkıcı Emel Sayın'ın şarkı listelerini alt üst eden şarkısı vardı ''Yağdır Mevlam Su'' şimdilere de uyarlanabilir bu şarkı. Sözleri ve müziği bir ilahi ve dua gibiydi. Umarım en kısa zamanda beklenen yağmurlar gelir barajlar yeniden dolar bizler de susuzluk çekmeyiz. İşte o şarkının sözleri;
YAĞDIR MEVLAM SU
Çatlayan dudaklara
Sararan yapraklara
Kuruyan topraklara
Yağdır mevlam su
**************
Alev saracak kadar
Yandım yanacak kadar
Suya kanacak kadar
Yağdır mevlam su
**************
Toz duman savrulurken
Gül çimen kavrulurken
Can tenden ayrılırken
Yağdır mevlam su
****************
Alev saracak kadar
Yandım yanacak kadar
Suya kanacak kadar
Yağdır mevlam su