Son bir yıldır dünyanın 190 ülkesinde görülen koronavirüs salgını bulaşmaya ve canlar almaya devam ediyor. Ancak bilim insanlarını endişelendiren çok daha önemli bir mesele var KITLIK ve AÇLIK.
Dünyanın tarım yapılabilen tüm alanları kuraklığın pençesinde, öyle ki pirinç, mısır ve buğday üretiminde önde olan ülkelerden gelen veriler karamsarlıktan öte realite. Zira küresel ısınmanın getirdiği çarpık hava şartları yüzünden sulak ekim alanları bir bir kurumaya başladı. Periyodik yağışların görüldüğü bir çok bölgede kuraklık baş gösteriyor topraklar çatlıyor. Bu durumda çiftçiler tarlalarını ekemiyor, kalan bazı bölgelerden elde edilecek tarımsal ürünler dünya nüfusunu doyuramayacak.
40 yılda 2 kat hızla artarak çoğalan dünyanın nüfusu bugün 7/7,5 milyar civarına ulaştı. Geçmişte ekilen ve tüketilen oranları neredeyse aynı olan tarım ürünleri, şimdi o kadar kısıtlı ki dünyanın pek çok ülkesinde insanlar açlık çekiyor. Bu ülkeler az gelişmiş ülkeler diye adlandırılan Yemen ve kara kıta Afrika ülkeleri olarak bilinse de dünyanın farklı coğrafyalarında insanlar en basitinden buğday ve mısıra bile ulaşamıyor. Kıtlık ve açlık beraberinde salgın hastalıkları da getiriyor. Dünya'nın başında koronavirüs gibi bir bela varken, yeni olası salgın hastalıklar da dünya insanlarını endişelendiriyor. Geçtiğimiz aylarda açıklamalar yapan Dünya Sağlık Örgütü, yakın zamanlara kadar neredeyse isimleri bile unutulmuş ama geçmişte büyük can kayıplarına neden olan salgın hastalıkların yeniden artış gösterdiğini belirtti. Verem, veba, kolera, cüzam, ebola, kuş gribi gibi ölümcül hastalıklar yeniden atağa geçiyor. İnsanların bağışıklık sistemleri zayıflayınca bu salgın hastalıklar ölümlere neden oluyor. Gündelik ekmeğe bile ulaşamayan milyarlarca insanın sağlığı da tehlike altına giriyor.
Kalabalıklaşan ülke nüfusları, işsizlik, birde küresel etkileri yıkıcı olacak kuraklık, kıtlık ve salgın hastalıklar endişelendiriyor. Ülkeler yeni politikalar üreterek vatandaşlarını bu risklere karşı en maksimum seviyede korumaya çalışıyor. Ancak dünyanın iklim dengeleri böylesine alt üst olmuşken atılacak adımların da neticelerinin pek parlak olamayacağı görülüyor.
Dünya Gıda Örgütü (FAO, Food and Agriculture Organization of the United Nations) tüm bu sıkıntıları yakından izleyerek ülkelerin yöneticilerine uyarılarda bulunuyor. Öncelikli sorunun küresel ısınma olduğunun altı vurgulanıyor. Gelişmiş ülkelerin biran evvel harekete geçerek fosil yakıt kullanımından vazgeçmeleri ve yenilenebilir enerjiyi kullanmaları tavsiye ediliyor. Küresel ısınmanın önüne geçilebilmesi durumunda hemen olmasa da dünya ikliminin kendini toparlayacağı ve ekilebilir tarım alanlarının tekrardan canlanabileceği ifade ediliyor. Bunlara ilaveten Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) yani şimdilerde çok ama çok yaygın olan bu tür tohumların kullanılmaması da tavsiyeler arasında. Bazı ülkeler harekete geçerek GDO'lu tohumlardan vazgeçerek geleneksel Ata Tohumlarıyla tarım yapmaya başladı.
Öncelikle atılacak adımların bir an evvel hayata geçmesi demek; Sağlıklı gıdaya, salgın hastalıklardan uzak bir hayata, daha dirençli bedenlere ve güvenli bir geleceğe geçmek demek anlamına geliyor. Umarım insanoğlu aklını başına toplar ve dünya sağlıklı yıllara kavuşur…