14 Mayıs’ta cumhurbaşkanını ve milletvekillerini seçmek üzere sandığa gideceğiz. Seçimlere 2 aydan kısa bir sürenin kaldığı şu günlerde siyasi partilerin milletvekili adaylarının kim olacağı tartışılıyor.

İYİ Parti, Aydın’ın da arasında bulunduğu 30 büyükşehirde adayları önseçimle belirleme kararı aldı. Üye katılımıyla yapılacak önseçimde, parti üyeleri aday listelerinde kimi görmek istiyorlarsa o istikamette oy kullanacak. Peki, İYİ Parti dışındaki partilerde aday belirlemede uygulanacak yöntem ne diye soracak olursanız yanıtı belli: atama.

Yani siyasi partinin genel başkanı ve onun görevlendirdiği parti yöneticileri, hangi seçim çevresinde kimi hangi sıradan aday yapmak istiyorlarsa sıraya o kişiler girecek. O siyasi partiye yakınlık veya bağlılık hisseden seçmen de genel başkanın atadığı o isimleri milletvekili seçecek.

***

Türk siyasetinde bu çok demokratik (!) aday belirleme yöntemi neredeyse “değişmez kural” haline geldi. Bir zamanlar milletvekili adaylarını sandık kurup önseçim yaparak belirleyen CHP bile bu geleneğe ayak uydurarak, adaylarını atama yöntemiyle belirlemeyi seçti.

Hâlbuki CHP’nin “sosyal demokrat” hassasiyeti güçlü tabanı, önseçim istemini aylardan bu yana dile getiriyor. Ama parti üst yönetimi, önseçim yapmayarak parti tabanının bu istemine apaçık kulak tıkadı dersek yanlış olmaz.

Bu konuda “zaman dar, önseçim için fırsat yok” tarzındaki bahaneler de hiçbir surette inandırıcı değil. Bu konuda İYİ Parti önseçim yapmaya fırsat buluyor da CHP ve diğerleri niye bulamıyor? Söz konusu takvim partilere göre ayrı işlemiyor. Her parti için aynı şekilde işliyor. Dolayısıyla bu gibi gerekçeler önseçim yapılmaması konusunda asla bir bahane değil. Hadi, önseçim yapılmadı, sıralamayı liderler belirledi. Bari Özal dönemindeki “tercihli oy pusulası” sistemi yeniden yürürlüğe konsun ki, seçmen sandığa gittiğinde istediği adayı tercih edebilsin. Ama maalesef bu uygulama da çok eskilerde kaldı.

***

Bir madalyonun öteki yüzü var tabii. Önseçim istemleri çeşitli ortamlarda dillendirildikçe bazı çevreler de “Önseçim ne kadar demokratik ve sağlıklı sonuçlar veriyor?” tarzında çıkışlar yapıp, aday adaylarının türlü yöntemlerle üye veya delegenin iradesini etkilediğini söylüyor. Kuşkusuz, bunun doğruluk payı yok değildir ama en kötü önseçim, en iyi atama yönteminden iyidir. Bundan eminim.

Siyasi partilerin aday belirleme yöntemi demokratikleşmedikçe, siyasi partilerdeki lider sultası sürdükçe memleketin demokrasi ölçütlerinin gelişeceğini beklemek hayalcilik olacaktır.

Demem o ki, demokratikleşme, önce aile (parti) içinden başlamalı ve siyaset kurumuna kök salmalıdır.

Kalın sağlıcakla…