Faiz indirimiyle başlayan süreç yalnızca dolar kurunu zıplatmakla kalmadı, tüm emtianın fiyatlarını, dolayısıyla piyasaları alt üst etti. Uzun yıllardır Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak görülen inşaat sektörü yaşanan gelişmeler sonrası durma noktasına geldi. Artık müteaahhitler yeni ev yapmadıkları gibi ellerindeki evleri bile satmaktan imtina ediyor. Çünkü alacakları parayla aynı evi yapamayacaklarını biliyorlar. İşin kötüsü girdi maliyetlerinin fiyatı durmadan değiştiği için sattıkları evin aynısını yapmanın kaça mal olacağını tahmin bile edemiyorlar.

İnşaat sektörünün kullandığı malzemelerin fiyatı ve tedariği zaten pandemi döneminde yaşanan olumsuzluklardan fazlasıyla etkilenmişti. Hemen ardından gelen faiz indirimi ve dolar kurunun patlaması ise olumsuzluklara tuz biber oldu. Tüm bu yaşananlar müteaahitlerin bir zamanlar almak için yarıştıkları, hatta alabilenlerin “ayrıcalıklı” sayıldıkları kamu ihalelerinden kaçmasına neden oldu. Öyle ki ihaleyi kazanan firmalar bile masraflara yetişemez hale geldiklerinden projeyi yarıda bırakıp kaçıyorlar. Örneğin 2018 yılında başlatılan Nazilli ve çevresi içme suyu projesinden ihaleyi alan ikinci firma da tasfiye isteyerek projeden çekildi. Şimdi üçüncü ihale yapılacak. Katılan olup olmayacağı belirsiz. Aynı şekilde Kuyucak Cumhuriyet Meydanı projesi de üçüncü kez ihaleye çıkarılacak. Türkiye genelinde buna benzer çok örnek var. Dolar kuru piyasaya yalnızca ithal hammaddenin fiyatını artırarak zarar vermiyor. Üretici firmalar iç piyasanın ihtiyaçlarını göz ardı ederek tüm güçleriyle ihracata yöneliyorlar. Hal böyle olunca iç piyasada iş yapmaya çalışan müteaahhitler son yaşananlarda gördüğümüz gibi iş yapamaz hale geliyorlar. Bu durum sürdürülebilir değil. İnşaat sektörü acil çözüm bekliyor. Aksi halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “Cumhuriyet tarihin en büyük sosyal konut projesi” de dahil hiçbir proje sektörü kurtaracak gibi görünmüyor.