Aydın, sadece turizm ile ya da tarihi dokusuyla değil, aynı zamanda bereketli topraklarıyla da bilinir. İncir, zeytin, pamuk ve narenciye de Aydın'ın hem sofradaki hem de ekonomideki gülen yüzüdür. Bugünlerde o yüzler biraz solgun. Çünkü turunçgil yeşillenme hastalığı çiftçilerin korkulu rüyası ve artık kapımızı çaldı.

Ağacın yapraklarında başlayan bu sessiz hastalık önce gövdeye sonra tüm ağaca yayılabilir. Çiftçiler yıllarca emek verdiği ağaçların kurumasını izlemek zorunda kalıyor. Bu sadece bir bahçenin değil yüzlerce ailenin ekmeğinin tehdit altında olması demek.

Peki çözüm ne olmalı ?

Birinci adım çiftçilerin bu hastalığı erken tanıyabilmek için eğitim almaları şart.

İkinci adım ise devlet desteği. Tarımsal kredi ve teşvikler sadece makinaya değil araştırma veya biyolojik mücadelede yönlendirilmeli.

Üçüncü adım birlik. Tek bir çiftçinin mücadelesi yetmez gerekirse köy köy, ilçe ilçe çiftçilerin bir araya gelmesi gerekir. Çünkü böyle hastalıklar sadece bir çiftçiyi değil bölgeyi tehdit altına alır.

Memleketimizin narenciye bahçeleri sadece bir tarım ürünü değildir. Şehrimizin kültürü, kimliği ve geleceğidir. Eğer önlem almazsak, bir sabah kahvaltı masasında Aydın portakalını bulamayabiliriz.

Ve bir not; Bir şehrin bereketi, toprağını sahiplenmekle başlar. Narenciyeyi yaşatmak, Aydın’ı yaşatmaktır...

Sağlıkla kalın...