Bir çiftçi ailesi çocuğu olan Sayın Nizami Açıkgöz’ün – uzmanlık sahası olmamasına rağmen, sadece çiftçi ailesi mensubu hesabıyla- tarımsal çözüm noktalarında görüşleri değer taımaktadır.
Sayın Açıkgöz;
“Böyle güdümlü bir projenin şansı büyük olacaktır. Çünkü dört yılda çeşit geliştirmeyi sağlaya gen düzenleme yöntemi artık devrede. 2013’lerde keşfedilen Gen Düzenleme Yöntemi (yani yeni ıslah tekniği (YİT)) kaşiflerine Nobel Ödülü kazandırırken, ıslah süresini de oldukça kısaltmıştır. Bu yöntemle son yıllarda ABD’de yağ kalitesi iyileştirilmiş soya, Hindistan’da dört yıl gibi kısa zamanda nohut, Japonya’da tatlı domates gibi yüzlerce yeni çeşit geliştirildi.
YİT aslında klasik mutasyon ıslahının laboratuvar versiyonudur. Bilindiği gibi mutasyon, canlı genlerinden birinde, kendiliğinden oluşan veya amaçlı oluşturulan bir değişimdir. Dünyada genelde radyasyon tekniği ile yaratılan suni mutasyonla 4000’e yakın çeşit tescil edilmiştir. Gen düzenlemeleri, CRISPR ve bir seri yeni gen mühendisliği yöntemlerini kapsamaktadır. Bu yöntemlerde, GDO’lardaki gibi dışarıdan herhangi bir gen transferi yapılmamaktadır. Tersine hedeflenen genin, uygulanan geçici DNA kesici enzimleri ile susturulması, etkisinin artırılıp azaltılması, yani mikro-mutasyona tabi tutulması söz konusudur.
AB’nin transgenik (GDO) bitkilerin üretimine karşı olan yaklaşımı nedeniyle günümüze kadar onaylamak istemediği YİT, yabancı bir gen içermediği için, şu sırada onaylanmak üzere ilgili komisyonların gündeminde yer almaktadır. Değişik grupların baskısı altındaki AB, 2024 başında YİT kapsamında geliştirilen çeşitlerin tescili konusunda yasal yönergeleri hazırlamakta. Birleşik Krallık söz konusu henüz yeni tamamladı . Gönül istiyor ki Türkiye’de durumun farkına varsa da YİT’le ilgili yasal mevzuat çalışmalarına başlasa.
YİT ağırlıklı olarak laboratuvarlarda yürütülen gen mühendisliği, biyoteknoloji gibi ağırlıklı olarak Fen Fakültelerinde gerçekleşmektedir. O nedenle yukarıda değinilen güdümlü proje kadrosu çok geniş olmak zorunda. Kamu araştırma kuruluşları, özel sektör ve üniversitenin birlikte çalışması kaçınılmazdır. Bu da kamu araştırma kuruluşları, üniversite ve özel sektörün bir çatı altında toplandığı, Brezilya’nın EMPREPA benzeri bir “Türkiye Tarımsal Araştırma Kurumu” konusunun muhakkak ele alınması kaçınılmazlık arz ediyor.
Aslında 3. Tarım Orman Şurasında ele alınan bu konu, 300’den fazla hedef ve stratejinin belirlendiği Şura’nın Sonuç Bildirgesinde yer alan 60 kararın 28. Maddesini oluşturmakta idi. “Ar-Ge ve inovasyonda kaynakların daha etkin kullanılması için kamu, özel sektör ve üniversiteleri de kapsayacak yeni bir kurumsal altyapının oluşturulması” şeklindeki bu kararın uygulanması beklenmekte idi. Verilen sürede uygulanamayan kararın 4. Tarım Şurasında yeniden ele alınması yerinde olacaktır.”
Nizami Açıkgöz