Geçmişten günümüze her kuşağın aileye bakış açısı, yaşadığı dönemin şartlarından etkilenmiş, farklılık göstermiştir. Geçmiş kuşakların aile için anladığı kavramlar bugünün gençleri ile farklı yerde. Aile sadece ‘kan bağı’ ile sınırlı değil. Sevgi, anlayış, güven ve bireysel özgürlüğün varlığı da bu tanımın merkezinde.

Geleneksel bakış açışıyla bakacak olursak aile, çoğu zaman bir çatı altında toplanmak, büyüklerin sözünü dinlemek ve toplumsal rollerin katı bir şekilde dağıldığı bir yapı olarak görülür. Baba ise bu otoritenin temsilcisi, anne ev düzenini sağlayan kişi, çocuklar da söz hakları en az olan üyeler.

Ancak günümüze bakarsak yeni nesil bu anlayışı sorguluyor. Çünkü içinde büyüdükleri çağ, bireyselliği ve özgürlüğü ön plana çıkarıyor.

Bugünün gençleri için aile, sadece doğduğun evdeki insanlardan oluşmuyor. Bazen bir arkadaş grubu bazen aynı değeri paylaştığı kişiler bazen de çevrimiçi toplulukları dahi ‘aile’ olarak adlandırabiliyorlar. ‘Seçilmiş aile’ kavramı özellikle Z kuşağında giderek sık sık dile getiriliyor.

Bu durum artık gençlerin kendilerini en mutlu ve güvende hissettikleri yerde aidiyet duygusu bulunduğunu gösteriyor.

Tabi ki bu değişim bazı kuşaklar arasında çatışmaya sebebiyet veriyor. Büyükler gençlerin ailelerden uzaklaştığını, geleneksel bağlarının zayıfladığını düşünüyor. Aslında gençler aileden uzaklaşmak değil, aile kavramını farklı şekilde dönüştürmek istiyor.

Otoritenin yerini karşılıklı saygıya, sessizliğin yerini diyaloğa bırakması gerektiğine inanıyorlar. Aileyi bir ‘sığınak’ olarak görenler kadar, kimi gençler için aile aynı zamanda ‘sınırlar’ anlamına da geliyor. Bu nedenle şimdiki çağda gençlerin özgürleşme mücadelesi aile içinde başlıyor.

Ancak tüm bu tartışmalar bir kenara, unutulmaması gereken bir gerçek var: Aile, toplumun temel taşıdır. Kuşaklar değişse, algılar farklılaşsa da bireyi ayakta tutan en güçlü bağ, aile bağıdır. Elbette gençlerin özgürlük arayışı ve farklı tanımları dikkate alınmalı; ancak bu, köklü değerlerin tamamen göz ardı edilmesi anlamına gelmemelidir.

Bugün bizi bir arada tutan kültürümüz, dayanışma ruhumuz ve geleneklerimiz, aile kurumunun sağlam kalmasıyla mümkün olmuştur. Eğer aile bağlarını zayıflatırsak, toplumun bütünlüğünü de tehlikeye atarız. O yüzden yeni nesil aileyi yeniden tanımlamaya çalışsa da, aslında dönüp dolaşacağı yer yine aynı olacak: Anne-babanın duası, kardeşin desteği ve o yuvanın sıcaklığı.

Çünkü aile, hiçbir zaman modası geçmeyecek bir kurumdur ve öyle de kalmaya devam edecek…