Dün bir bugün 2 yerel seçimlerin ardından iki gün geçeli,

Hala soru işareti, İstanbul neticesi, Ankara ise itiraz ndeni.

Altı ok , itidal içinde , vakur ve temkinli görünse de, 5 yıl çabuk gelir geçer,

Erken seçim gelmezse eğer, 2024 de tekrar yerel seçimler.

Hani kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla misali..!

görüyorsunuz kimi iller AKP den CHP’ye, diğerleri tam tersi cephelere.

Dün minibüsle gittiğim Germencik te konu seçimler,

Sokağın sesi çok önemli.

Yanımda konuşanlar artık sıkılmış ve metal yorgunluk olarak dile getirilen hastalığın sadece belediyeleri değil, vücudun tüm bedenini sardığını konuşuyorlar.

Eğer İstanbul ve Ankara kaybedilse, İzmir ile beraber Türkiye nin üçte ikisi yitirilmiş demektir.

Tek başına İstanbul 30-40 ile değer potansiyeli ile bir mesaj demektir.

İstanbul’u kazanmak büyük bir prestij ve kaybetmek ise düşüşe işarettir.

Seçim zamanı söylenenler bu sonucun alınmasında en büyük etkendir.

Artık tüm partiler Fabrika ayarlarına dönmelidir.

Gelelim CHP nin yükselişine.

Sosyal medya da altı ok’u en iyi tanımlayan paylaşım “ Fenerbahçe gibisin ey CHP, tam küme düşecek derken , lig de kupayı kaldırıyorsun.”

Seçildiğiniz ilk günü , son gününüz gibi bilin ve öyle yönetin.

CHP ‘ nin göreve geleceği ilk günden itibaren unutmaması gereken iki şey var.

İlki , seçim süresince merkezi idare ile olan ilişkiler.

Hatırlayın ne demişti gelen giden bakanlar,

“Bizimle uyum içinde olursanız , hizmet alırsınız.”

Artık seçim bitti, hizmet için de , seçim süresince , atılıp tutulanlar da bitmeli.

Başarılı olmak için Aydın , her zaman dediğim gibi Aydın birlikte olmalı.

Eğer seçilenler , gurur yapıp , Ankara’ dan istemesini bilemezlerse,

Aydın kaybedecektir.

Hatta siyasi çekişme hiç bitmeyecek devam edecektir.

İkincisi , millet CHP’ye çok sevdiği ve başarılı bulduğu için oy vermedi.

Nerden mi çıkardım bunu..?

Yukarıda yazdım, hep doğru çıkan sokağın sesi ..!

Özellikle bırakın kavgacı parti dışı siyaseti, parti içindeki klasik hizip ve çekişmeyi eleştiriyor sokak.

Kendinden olan birine , partilisi arkadaşının söylediği ve yaptıkları düşmanını aratmayan cinsinden çekişmeleri.

Şurası unutulmamalıdır.

Vatandaş “ ne yapalım başka seçenek ve adam gibi muhalefet yok ki” diyerek oy verdi altı ok’a.

Unutulmamalı ki, geçici ve ödünç oylar da var içinde çoğunlukla.

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçiminde CHP Genel Başkan’ın esamesini gören oldu mu..?

tek başına adeta, sinirleri alınmış bir insanüstü sabırla yürümedi mi, Ekrem İmamoğlu..?

yazın bir yere 2023 de bu adam CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı diyenler bile başladı.

Ama korkum odur ki,

CHP ‘ye bir başka CHP ‘liden başka daha büyük zarar veren yoktur..!

Öte yandan AKP metal yorgunluğunu daha üst kademelerde aramalıdır.

Rahmetli Demirel’in sözündeki gibi, “mutfaktaki yangın , iktidarı sarsar “ .

Sokaktaki genç, üniversite mezunu işsizler benden bile iş ister duruma düşmüşler.

Emeklilikte yaşa takılanlar, 3600 ek gösterge sözünde durmayanlar, boş tencereyi görmeyenler, genç işsiz patlamasını görmezden gelenler, Aydın da olan biteni , Ankara’ya üstlerine gerçeği söyleyemeyenler, Çıldır havaalanı sözünde durmayanlar, Jeotermal konusunda bilgi kirliliğini gideremeyenler, ve Aydın’ın sesini duymayanlar seçim sonuçlarını kendilerinde aramalıdırlar.

Türkiye genç nesil , her geçen 5 yılda seçimlerde daha da artan gençler ile refahtan pay istemeye ,iş aş ve geçinmek üzere talepleri devam edecektir.

Onun için yarını , bugünün aklıyla ve düşünceleriyle değil , yarının projeleriyle düşünerek çözmelisiniz.

AYDIN GİBİ AYDIN

Aydın adı gibi parlak ve çağdaş bir kent gibi görünse de, dillendirilse de,

Öylemidir acaba sizce ..?

Bu köşe yazarı fakir de Aydın doğumlu ancak, kökenleri Denizli.

Anam babam, atalarım dedelerim Babadağ’lı .

Bazı dostlarım bunun çalışkan aydın olmakla ne ilgisi var diye sorarlar bazen ,

Ama toplamda ve genelde düşünürsek ben aksine inanırım.

Her kentten aksi de olmak üzere çalışkan, Aydın , çıkabilir ise de genel geçer çoğunluk Aydın denince akla gelen “ iki dönüm bostan ,yan gel yat Osman “ demezmiyiz..?

Genel kanı , Aydın ‘lı akşam dükkanı kapatıp evinden çıkmayan , gece hayatını perk de sevmeyen , birlikte iş yapmayı bilmeyen, güven kelimesini bilmeyen , sakin ve yasalara uyan itidal insanlardır.

Öyle olmasa, 1970 lerdeki gibi gece klüpleri ve pavyonlardan geçilmez,Organize sanayi sitelerinde boş yer kalmayan , ikinci Üniversitelerin, Vakıf ve Özel Üniversite ve Eğitim kurumlarının , ,devasa alışveriş ve eğlence merkezlerini birbiri ardına açıldığı bir cazibe merkezi olurdu.

Örneğin Doğu da Kayseri , Gaziantep, ve batıda Denizli çalışkanlıkları ve üretimleriyle marka olmuş kentlerdir.

Antalya’nın ilçesi Alanya da , biri vakıf ve özel iki tane müstakil Üniversitesi olduğunu biliyormuydunuz..?

Nazilli de son seçimleri kaybeden Belediye başkanı Haluk Alıcık ‘ın gayretleriyle bir Sümer Üniversitesi kurulmaya çalışılıyor yıllardır.

Oysa iklimin en güzel olduğu ve en verimli arazilere sahip Aydın tarım ve Yaşam için Öğrenciler için bir çekim merkezi.

Ama ne büyük düşünen , ne de hayal kuran insanlar var bu diyarda.

Ben bunun biraz da genlerle, içimizdeki DNA larla ilgili olduğunu düşünüyorum.

Kimse kusura bakmasın , eleştiri olarak ta algılanmasın , ama Aydın’lının girişim ve iş konusunda inançsızlığı , ve büyük düşünüp ,hayal edememesi bir doğal tavır, natura ve huy..!

HERKESTEN ÖNCE GÖRMEK sloganıyla geçtiğimiz yıllarda bu ay içinde AYTO’ nun davetlisi olarak ilimize gelen yaşam koçu ve hayat uzmanı Ahmet Şerif İzgören Türkiye’nin neleri düşünüp hayal edebildiğini anlattığında ağzımız açık kalmıştı.

Bunlar arasında , dünyanın İlk felsefe okulu, ilk tapınağı ve dünyanın Çin seddinden sonra en uzun surlarının nerede olduğunu ve dünyanın 2. en fazla uçak ihraç eden ülkeyi sordu.

Ben dünyanın en çok uçak ihraç eden ülkenin Türkiye olduğunu bilmekle , sorduğu diğer üç şeyin de Türkiye de bulunması, ben dahil herkesi şaşırttı.

Hadi Nuri Demirağ ilk Türk uçaklarının yapımcısı olduğunu biliyordum , ama, İlk Felesefe okulunun Çanakkale Assos Behramkele ‘de,

İlk Tapınağın Göbeklitepe de,

Dünyanın 2. en uzun surları ise Diyarbakır ‘da tarihi eski kent surları olduğunu kimse bilemedi.

Her konferansında hayat dersi vren izgören kurduğu Akademi de , çaycısının bir projesinin nasıl hayata geçirildiğini anlatarak , hayal etmenin , herkesten önce görmenin ve farklı düşünmenin önemini örneklerle anlattı.

Salonu dolduran çoğu öğrencilere seslenerek, sınavlarda sorulan (a b c d e ) şıklarının yanı sıra siz farklı bir beşinci alternatifi (f ) şıkkını da düşünüp araştırmamızı ,

Hayatta iş bulanların başarılı olanların hep (f) şıkkını araştıran ve düşünenler olduğunu belirtmesi , konferansın sloganı olan “herkesten önce görmenin” anlamını ortaya koydu.

Örneğin at kaşağı yapan Tahtakale esnaflarından birinin herkesten daha önce gördüğünü açıklayarak, atların şehir içinde kullanılmasından vazgeçilmesiyle zanaatını diş fırçası üretimine çeviren ve soyadı ünlü bir marka olan , Lütfü BANAT örneğini, Sunta nın ilk mucidi SUngurlu (Çorum ) TAhta kelimelerinin baş harfleriyle oluşan SUNTA o dönem üretime yetiştiremediğini , İnterneti ilk tarif edenin hayalci Jules Verne olduğunu hatıralarından anlattı.

Einstein ve şoförüyle olan anekdot ise hem güldürdü hem de düşündürdü.

Daha önce de okuduğum bu anekdot hem yaratıcılığın hem de farklı düşünmenin güzel bir örneği.

Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş. Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein’a;

“Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum”demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş:

“Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar… O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de arka sırada seni dinlerim.”

Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada konu hakkında bilgili, azıcık da ukala bir profesör, o güne kadar konferansta sorulmamış, kuantum ve görecelik üzerine ağır bir fizik sorusu sormuş. Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:

“Böylesine basit bir soruyu sizin gibi bir profesör hocanın bilmemesi gerçekten hem çok garip, hem de ayıp ”demiş. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein’ı işaret ederek şöyle devam etmiş:

“Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak.”

Yazılarımda hep değinirim.

Hayal etmek başarmanın yarısıdır.

Yerel yönetimler, kamu idareleri, şirketler ARGE ler kurmalıdır.

Uçuk kaçık da olsa farklı şeyler , fikirler üretmelidir.

Marka olmak için , farklı olmak için , öne geçmek ve ardında iz bırakmak için ,

Akıl ve beyinler mesai yapmalıdır.

Başarılı olmak , fark yaratmak, farklı olmak ,iz bırakmak için önce hayal edip , sonra uygulayın.

Büyük olmak için , gerçek büyükşehir olmak için, önce hayal kurun sonra ,BÜYÜK DÜŞÜNÜN..!

SÖZÜN ÖZÜ :

İNSAN YALNIZCA SÖYLEDİKLERİNDEN DEĞİL, SUSTUKLARINDAN DA SORUMLUDUR.