Günün yirmi dört saati gözü kulağı haber bültenlerinde olan başka bir ülke vatandaşı yoktur sanıyorum. Türkiye’de yaşayanların durumu hali bu maalesef… Sebep acaba hangi ürünlere, nelere ne kadar zam yapılacak diye takip ediyoruz bültenleri. Bütün bu takiplerin neticesinde vatandaş fena geriliyor artık. Herkes adeta barut fıçısı gibi patlamaya hazır. Mutfaklarda yangın var ama söndürmeye gücü yetecek itfaiye yok. Aileler artık kilogramla değil tane ile alışveriş yapmaya başladı.


Çekirdek aile diye tabir edilen aileler ve daha fazla bireye sahip aileler kara kara düşünür hale geldi. Çünkü evdeki hesap çarşıya çıkmadan alt üst olmaya başladı. Et tüketmek hayal oldu, beyaz etin fiyatıysa neredeyse kırmızı etin fiyatına yaklaştı. Vatandaş protein ihtiyacını bakliyatlardan almak istese bu defa da bakliyat ürünleri ateş pahası…


***


Düğün yapmak isteyenler nasıl ev kuracağız diye veryansın ediyor. Koltuk takımı, yatak odası takımı, mutfak gereçleri, beyaz eşyalar, gelinlik, damatlık, düğün salonu ve daha bir çok kalem için yapılan en kabaca fiyatlar ise 100 bin Lira civarında hatta üzerinde. İstihdam sağlayan küçük ölçekli işletmelerin sahipleri ne yapacağını bilemez durumda, işletmenin konumuna göre en az iki en fazla on kişi çalıştırmak zorunda olan işveren maaşları nasıl ödeyeceğini düşünüyor. Sadece maaşla bitmiyor vergiler ve SGK primleri de küçük işletme sahiplerini sıkıntıya sokuyor. Bazıları işçi çıkarmak zorunda kalıyor, bazıları da işlerin azlığından yakınıyor hatta kepenk kapatıyor ya da kapatmayı düşünüyor.


***


Zincir marketlerin etiket oyunları ise bir başka dert. Öyle ki raftan aldığınız bir ürünün fiyatı kasaya geldiğinizde iki üç kere değişiklik gösteriyor. Eskiden beş yüz TL ile bir aylık erzakını temin eden vatandaşlar şimdi bu parayla bir poşeti zor dolduruyor. Pazar tezgahlarında da durum farklı değil eskiden herkes yiyeceği sebze meyveyi genellikle mevsiminde daha uygun fiyata satın alıyordu. Şimdi yaz domatesi de kış domatesi de ateş pahası. Diğer sebze ve meyvelerde de durum aynı. Yani yazında kışında gönlümüzce sebze meyve satın almak lüks oldu. Avrupa’dan gelenler ya da dış ülkelere gidenler marketlerden veyahut pazarlardan alışveriş yaptıklarında ; örneğin elma, armut, portakal gibi meyveleri adet olarak satın aldıklarını ifade ediyorlardı. Aynı durum şimdi bizim ülkemiz vatandaşları içinde geçerli. Alışverişe çıkanlardan duyuyorum, ‘’ Evde üç kişiyiz üç elma aldık, dört muz aldık, beş tane mandalina ya da portakal aldık’’.


***


Bir zamanlar tarımsal anlamda kendine fazlasıyla yeten ve artanını da yurt dışına satarak büyük döviz girdileri sağlayan bir tarım ülkesiydik. Şimdi mazide kaldı her şey, üreticiler gübre fiyatları ve mazot fiyatlarında yaşanan afaki artışlardan ötürü tarlasını bağını bahçesini ekmekten vazgeçti. Artık tarımla uğraşan çiftçi sayı gün geçtikçe daha da azalıyor. Hal böyle olunca sebze meyve fiyatlarına yansıdı bu durum. Sebze-meyve satın alırken kırk kere düşünüyoruz…


‘’MAHALLEDE YANGIN ÇIKMIŞ, HERKES YANAN ATEŞİ SÖNDÜRMEYE ÇALIŞIYORMUŞ. HAFİF MEŞREB BİR KADIN DA PENCEREYE ÇIKMIŞ SAÇLARINI TARIYORMUŞ’’ ne demek istediğimi çok kişi anladı. Allah hepimize yardım etsin, çok ama çok zor zamanlardan geçiyoruz…