Dünya günden güne aşırı derecede artan insan nüfusunu barındırıyor ancak sunduğu olanaklar ve kaynaklar da hızlı bir şekilde tükeniyor. Küresel ısınma ve onun yaşattığı olumsuz iklim değişikliği insanlar üzerinde yer yer yıkıcı ve kalıcı etkiler bırakıyor. Durum vahim bir şekilde sürüp gidiyor ve yaşama içgüdüsü insanları farklı arayışlara yöneltiyor. Şehirlerin önlenemez bir şekilde artan nüfusu adeta hayatı anlamsız kılıyor, boğuyor, depresyona sokuyor, rutin ve sevimsiz günler yaşatıyor. Son yıllarda bu kaos ortamlarından kurtulmak isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Maddi imkanları elverişli olanlar kırsalda konteyner prefabrik evler yaparak yeni ve stresten uzak bir yaşama adım atıyor. Bu gibi imkanlara sahip olamayan ama yinede bu bunaltıcı şehir yaşamından kurtulmak isteyenler de köylerine kasabalarına dönmenin hesabını yapıyor. Kalabalık ortamların aslında ne kadar çok riskli ve güvensiz olduğu koronavirüs salgınıyla daha da öne çıktı. Ayrıca toplulukları olumsuz etkileyen faktörler de çok fazla, sokak kavgaları, çeteleşmiş örgütler, çevre kirliliği, alınan maaşların yetersiz gelişi, komşuluk ilişkilerinin gözardı edilmesi, çocuklarını güvenli olmadığı için sokaklara bırakamayan ebeveynlerin kaygıları ve daha çok fazlası. İnsanlar şehirlerin bu kaos ortamı yerine olanakların daha az olduğu ama kaygılarının çok az olduğu kırsala göç etmek için artık düşünmüyor ve göç etmeyi sürdürüyor. Dünyamızın kıymetini bilmek yaşamın ve gelecek nesillere bırakılacak miras için çok önemli.