Su sıkıntısı had safhalara ulaştı. Mevsimsel yağmurlar düzenli yağmıyor, barajlarda ve yeraltında yeterli su kalmadı. Hatta çoğu bölgede aylardır tek damla yağmur yere düşmedi. Afrika bu bakımdan en fazla risk altında olan kıta. Artan nüfus, yiyeceğe ve suya olan gereksinimimizi arttırıyor. Yağmurlar yeterince yağmıyor, göller, nehirler, barajlar kuruyor. Başta tahıl ürünleri olmak üzere sebze ve meyve üretimi de sekteye uğruyor. Üretim yapılamıyor, gıdaya erişim sağlanamıyor. Kuraklık beraberinde kıtlığı da getiriyor.

***

Dünya coğrafyasına baktığımızda her geçen gün kuraklığın etkileri artarak sürüyor. Eskiden normalinde hatta bazen üzerinde yağış alan bölgelerde yağmur yağmıyor. Kuruyan topraklar hızla çöle dönüşüyor. Ayrıca vahşi sulama yöntemi halen kullanılıyor, zaten azalan suyumuz da bu şekilde telef oluyor. İçme ve kullanma suyunu saklayıp kullanmak binlerce yıldan bu yana insanoğlunun vazgeçilmez alışkanlığı. Yağmurlarla gelen sular; göllerde, barajlarda, sarnıçlarda, küplerde, bidonlarda depolanarak saklanıyor ve yeniden yağmurların yağdığı zamanlara kadar kullanılıyordu. Geçen yüzyılın ortalarında sanayi devrimi başladı. Ağır sanayi tesislerinde de üretimin bazı kollarında su kullanmak mecburiyeti ortaya çıktı. Entegre demir-çelik tesislerinde kullanılan ham maddeler demir cevheri, hurda, kömür, kireç ve kireç taşı, katkı maddeleri, yardımcı maddeler, su, yan ürünler ve atıklar gibi proses çıktılarıdır. Su kullanımı halen devam ediyor. Bu tür imalathaneler yakınlarında bulunan göl, nehir, dere, çay, baraj ve yer altı sularını kullanıyor. Aşırı su kullanımı da bizim içme ve temizlenme suyu olarak kullanacağımız rezervlerden yapılınca kuraklık kadar büyük zarar veriyor hayatımıza. Su yoksa hayat zaten yok… Elimizdeki suyun değerini iyi bilmemiz gerekiyor.