Churchill’in Çanakkale seferi ile ilgili çalışmaları İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmasından önce başlar. Churchill 1 Eylül 1914’de İngiliz filosunun Çanakkale’yi zorlamasın ve Yunanistan’ın Gelibolu’ya asker çıkarması esasına dayanan bir tasarı hazırlar. Fakat Bulgaristan’dan kuşkulanan Yunanisten tarafsızlığından ayrılıp İngiltere’ye yanaşmadığı için bu tasarı suya düşer. İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmasından sonra Churchill, 25 Kasım’da Mısır’ın en etkili biçimde savunulmasının Gelibolu’ya saldırmakla mümkün olduğu yolundaki düşüncesini savaş komitesinde açıklar. 3 Ocak’ta Churchill, Çanakkale’yi abluka altında bulunduran Amiral Garden’den boğazın yalnız denizden zorlanmasını mümkün görüp görmediğini sorar. 5 Ocak’ta Amiral Garden’den cevap gelir. Bir baskınla Çanakkale Boğazı’nın zorlanabileceğini sanmadığını fakat esasla bir plana dayandırılarak sayısı kabarık gemilerle bunun yapılabileceğini bildirir. Bu cevap savaş komitesi üyelerini tatmin eder. Bu surette Churchill’in Çanakkale seferi ile ilgili hazırlıkları başarı ile sonuçlanır. Çanakkale’ye geçme planı Amiral Garden tarafından hazırlanır. Marmara’ya girilerek İstanbul yolu tutulacaktı. Planın yürürlüğe girmesi için 15 Şubat saptanmış başarı ümitleri ile havaların iyi gitmesine, yol cephane sağlanmasına ve Türklerin savunmada göstereceği yılgınlığa bağlanmıştı. Kumkale ve Seddül Bahir’deki topların değeri ise İngilizlerinden daha aşağıdaydı. Enver Paşa yalnız denizden yapılacak bir saldırı ile Çanakkale’nin geçilmesinin zor olduğunu görüyordu. Savaş 19 Şubat’ta başladı. Saldırı amacı ilkin boğazın girişini koruyan Anadolu yakasındaki Kumkale ile Orhaniyede Rumeli yakasında Ertuğrul ile Seddülbahir’deki tabyaları yok etmekti. İkisi Fransız, dördü İngiliz olmak üzere 6 zırhlı bu işi başarmak için görevlendirilmişti. Bu gemiler 12.000 ile 10.000 metreden bataryalar üzerine ateşe başladılar. Türk bataryaları menzillerinin kısalığından susmak zorunda kaldılar. Öğle saatlerinde zırhlılar kıyılara yaklaşarak 7000 metreden ateş etmeye koyuldular. Bataryalardan yine ses yoktu. Bunu gören gemiler 5000 metreden ateş etmeye başladılar. Türk bataryaları ateş etmeye başlayınca iki düşman gemisi isabet aldı. Amiral Garden saat 17.30’da geri çekilme zorunda kaldı. 25 Şubat’ta yarıda kalan saldırıya 12 savaş gemisi katıldı. Ancak düşman topları onların umduğu başarıyı bir türlü elde edemiyordu. Amiral Garden 2 Martta Churchill’e çektiği bir telgrafla Mart ortalarında İstanbul’a ulaşacağı ümedinde olduğunu bildiriyordu. 11 Mart’ta Churchill Garden’i bir kez daha sordu. Gelen cevap filonun Marmara’ya girmesi üzerine geri güvenliğinin korunması için kara kuvvetlerine kesin olarak ihtiyaç bulunduğu merkezindeydi. Bunun üzerine hemen kara kuvvetinin tedarihine girişildi. 15 Mart’ta son saldırı için kararını verdi. Saldırı 17 ve 18 Mart’ta yapılacak yani boğaz geçilecek ver elini İstanbul denilecekti. Ne varki vermiş olduğu bir gün sonra Garden yorgunluktan, sinirden ve uykusuzluktan güçsüz düşmüştü. Doktorun tavsiyesi İstanbul’dan vazgeçerek Londra’ya dönmesi merkezindeydi. Bu suretle Amiral hazırlamış olduğu plan trajedi ile sonuçlanarak son perdesini görmekten kurtulacaktı. 17 Mart’ta yerine Kurmay Başkanlığı yapmakta olan Vis Amiral de Roebeck atandı. Bu sırada Ruslarda gelebilecek bir saldırı ihtimaline karşı, Çanakkale Boğazı ile İstanbul doğrultusunu savunmak görevi liman Von Sanders komutasında bulunan 1. Ordu’ya verilmişti. Bu ordudan 3. Kolordu Gelibolu Yarımadasına 15. Kolordu Çanakkale’nin Anadolu kıyılarına, 6. Kolordu da Yeşilköy bölgesine yerleştirilmişti. Karadeniz Boğazı’nın savunması ile Vehip Paşanın komutasında bulunan 2. Orduya verilmiş bulunuyordu. Boğazların savunması ile görevli kuvvetlerin tümü 200.000 kadardı. Savaşın yıkıcı etkisinin ağırlığı duyulmaya başlamıştı. Boğaz kapalı olduğu için İstanbul ihtiyaçlarını giderememe sıkıntısı içine düşmüştü. Çanakkale’deki düşman filolarının gün geçtikçe gücünü artıran bombardımanına karşı direnecek düzeyde değildir. Mebusan Meclisi Başkanı Halil Menteşe 1 Mart tarihli demecinde düşman zırhlarının boğazı geçebileceklerini az çok tahmin ediyordu. İstanbul hükümeti başkenti Eskişehir’e taşımak için hareket geçti. Amerikan Büyükelçisi H. Morgenthau hatıranda söz konusu gemilerin boğazı geçerek İstanbul önlerine gelebileceklerine kordiplomatik üyelerinin kesin olarak inandıklarını yazmaktadır. Hatta Alman elçisinin eşyalarından bir bölümünün İran elçisinin de arşivinin Amerikan Elçiliğine korunması için kendisine başvurduklarını da anlatmaktadır. Amerikan elçisi bundan başka Türklerin İstanbul’u düşmanlarına bırakmaktansa taş taş üstünde bırakmayacak biçimde yakıp yıkmaya kararlı olduklarını Hıristiyanları katliama uğratacaklarını yazdıktan birkaç sahife sonra yazdıklarına kendisi de inanmamış olmalı ki şunları eklemiştir. “İstanbul yerlisi yabancısı ile bu korkulu rüyayı yaşarken, uzlaşma devletleri filoları Çanakkale Boğazını geçmek için son şanslarını denemeye karar verdiler. Saldırının komutası da Robeck’e verilmişti. Amiral Garden’in planını uygulayacaktı. Plan sade idi. Amaç boğazın iki yakasındaki bataryaların susturulması, torpilleri ayıklanması, bu suretle açılacak yoldan filonun boğazı geçmesine olanak sağlanacaktı. De Robeck bu planı başarıyla gerçekleştirmek için savaş gemilerini üç küme düzeni getirmiş bulunuyordu. Birinci kümede Queen Elizabeth, Agomemmon, Lord Nelsun ve İnfleyible bulunuyordu. Bunlar güneye doğru sıralanmışlardı. Bu üç savaş gemisinin sahra bataryalarına karşı güvenlikleri kuzey kanatta Prince George ve güney kanatta Triump tarafından sağlanacaktı. İkinci kümede Amiral Guepratte komutasında şu dört Fransız zırhlısından kurulmuştu. Suffren Bouvet, Goulois ve Cherlemag’ne ilk ikisini boğazın Anadolu kıyılarını diğer ikisi de Rumeli kıyılarını döveceklerdi. Üçüncü küme, İrresistable, Albian Vangeance, Swıftsure ve Magestia yedekte bırakılmıştı. Dünyada topraklarında güneşin batmadığı iki büyük imparatorluğun meydana getirdiği bu kudretli ve haşmetli savaş gücüne insan gücü ile karşı gelinmeyeceği konusunda İngiliz ve Fransız denizcilerinde genel bir kanı doğmuştu. 18 Mart saat 10.58’de yukarıda işaret edilen savaş düzenini almış olan armada da ilk bombardıman için şu şekilde görev bölümü yapılmıştır. Queen Elizabeth Anadolu yakasında bulunan Hamideye 1 ve Çimenlik tabyalarını, Agamemnon, Lord Nelson ve Infleyblbe ise Boğazın Rumeli yakasındaki Yıldız, Mecidiye, Hamidiye, II ve Namazgah tabyalarını ateş altına alacaklardı. Düşman Armadası büyük saldırıya geçeceği sırada Türk bölgesi savunma karargahında durum şöyleydi. Karargah komutanı Albay Cevat 18 Mart’tan önce Bozcaada’da düşman savaş gemilerinin toplanmakta olduğunu haber almıştı. 18 Mart sabahı da bir araştırma uçağımız Bozcaadada’da büyük bir kaynaşma olduğunun haberini getirmişti. Ne varki komutanlık bu haberleri büyük bir saldırının ilk işareti olarak kabul etmedi. Düşman saldırıya geçmişti. Queen Elizabeth ağır toplarıyla uzak mesafeden ilkin Çimenlik’e sonra Çanakkale şehrine, daha sonra da Hamidiye tabyasına ateş ediyordu. Çimenlik’e iki isabet oluyor. Çanakkale’de yangın çıkıyor. Hamidiye’de yıkıntı meydana geliyor. Saat 11.35’de Lord Nelson, Rumeli yakasındaki Hamidiye 2 tabyasına, Prince George ve Triumph, Mesudiye, Yıldız ve Dardonoz tabyalarına ateş açıyorlar. Fakat zırhlıların büyük şikayeti bu tabyalardan çok görünmeyen ve göründüğü anda hızla yer değiştiren sahra bataryalarındandı. Büyük armada boğazın en dar yeri olan Kilitbahir ile Çanakkale arasına yönelmişti. Buraya gelmeden önce birkaç gemi feda edileceği hesaba katılmıştı. Bu kayıpları karşılıksız olmayacaktı. Boğaz geçilip İstanbul alınmakla, Türkiye ile müttefiklerin bağlantısı kesilecekti. Çember içine alınan Avusturya ile Almanya da pes demek zorunda kalacaktı. Sözün kısası savaşın sonu muhteşem armadanın birkaç kilometre daha ilerlemesine bağlı kalmıştı. Tarihsel Fransız cesareti ile İngiliz soğukkanlılığı Türkün alçak gönüllü kahramanlığı karşısında bu daracık yerde bir sınav verecekti. Deniz savaşının en bunalımlı anı iki taraf içinde gelip çatmıştı. Dünya bu olaya kadar Türkleri fetihler savaşlarında tanımıştır. Yurt savanmasında ise güçlerinin neye yettiğini ilk kez hecelemeye başlayacaklardı. Top ateşlerinde meydana gelen duman perdesi görüntüyü engelliyordu. Kıyı boyunca uzanan Obüs bataryaları dumandan görünmüyordu. Türklerin ağır topları ve obüslerin ateşleri düşman üzerinde şaşırtıcı bir etki yarattı. Kaptan köprüsünden Infleyible’de yangın çıkmıştı. Gemiye geriye dönme emri verildi. Bauvet’de almış olduğu isabetten dolayı yangın başlamıştı. Geminin toplarının yarısı kullanılmaz duruma gelmişti. Bir çeyrek saatte 14 isabet alan Suffran hemen hemen savaş dışı edilmişti. Ne var ki Çanakkale’de çıkan yangın genişlemiş Dardanos, Namazgah ve Hamidiye bataryaları, Fransız gemilerinin ateşi karşısında büyük düelloda taraflar ağır yaralar almışlardı. Fakat henüz yere düşen yoktu. Fransız gemileri savaşta çok hasar görmüştü. Robeck geri dönmelerini emretti. Ancak Bouvet dönüş Manevrası yaparken bir mayına çarparak 1,5 dakikada 700 kadar mevcuduyla sulara gömüldü. 12 Fransız zırhlısı daha savaş yerini terk etti. Tümden yok olmamak için çekilmek zorunda kaldılar. Tüm Fransız gemilerinin savaş dışında kalması Türklerin morallerini yükseltti. 15.15’de İrresistable Beyaz Tepe hizasında bir torpile çarparak yan yatmaya başlıyor. Makinaları su ile boğulmuştur. Hareket edemiyor. Qeen zırhlısı imdada koşuyor. Onu geriye çekmek istiyor. Fakat akıntı iki gemiyi Anadolu kıyışına doğru sürüklüyor. Qeen Elizabeth de Bouvet’in batmakta olduğu yerde bir mayına çarpıyor. İki yaralı gemi Türk topçusunun ateşi altında gemiler boşaltılarak kendi hallerine bırakılıyor. Bu gemiler Çanakkale Savaşının son klavuzları oluyor. Amiral de Robeck saat 17.00’de muhteşem armadadan geri kalan zırhlılara dönüş emrini veriyor. Çanakkale maçının denizde oynanan ilk yarısı İngiliz, Fransız karmasının yenilgisi ve Türklerin yenmesi ile son buluyor. Muhteşem armada kalıntısının geri çekilişini kıyıdan izleyen Mehmetçikler, heyecandan ortaya fırlayıp yuha! Yuha diye bağırıyorlardı.