Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren alınan yasal ve ekonomik tedbir ve uygulamalar ile tarımsal üretim hızla artmıştır. Bunun başlıca nedenleri:
İlk amaç 3 beyaz “un, şeker, bez” olarak belirlenmiş;
Tarıma dayalı sanayi öne çıkarılmış;
Tarımsal kalkınma ülke kalkınması ile eş değer görülerek pozitif bir ayrıma tabi tutulmuştur.


Aşar vergisinin kaldırılmış olması  çiftçiyi ve  üreticiyi hem motive etmiş hem de bu ilkel verginin kaldırılmış olmasının sonucu olarak çiftçi köylü üzerindeki vergi yükü ticaret erbabına kaydırılarak üretimin artması sağlanmıştır.

Vergi sistemindeki bu önemli değişiklik ziraat kesiminin kapalı iktisadi yapıdan çıkarak, nakit ihtiyacının karşılanması için zirai ürünlerin pazara yönelmesini sağlamıştır. Tarım kesiminde aşarın kaldırılmasının ardından  sonraki yıllarda ise toprak reformu için çalışmalara başlanmıştır .

Üç beyaz ilkesinden hareketle sanayi- tarım işbirliği ve koordinasyonunun gerçekleşmesi gerekmekteydi. Bunun için de tarıma dayalı sanayiye önemin göstergesi olan fabrikalar vücuda getirilmeye başlandı.

5 Nisan 1925’de şeker fabrikalarının kurulması ve ayrıcalıkları hakkında kanun kabul edilmiştir. Cumhuriyetin ilk onbir yılında dört şeker fabrikası açılmıştır: Alpullu Şeker Fabrikası (1926), Uşak Şeker Fabrikası (1926), Eskişehir Şeker Fabrikası (1933) ve Turhal Şeker Fabrikası (1934). Cumhuriyetin ilk on yıllarında açılan diğer fabrikalar şunlardır: Bursa dokumacılık fabrikası (1927), Bünyan dokuma fabrikası (1927).


1924 yılında çıkarılan 407 sayılı yasa ile çay üretimi özendirmiştir. Bu amaçla Rize’de Çay Araştırma Enstitüsü kurulmuştur. İlk üretim 1938 yılında atölyede elle işlenerek 30 kg olarak gerçekleştirilmiştir. Çay yapraklarının makinelerle işlenmesi 1939 yılında ilk fabrikanın faaliyete geçmesi de 1947’de gerçekleşmiştir.

1929 Krizi sonrasında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır. 1923- 1929 yılları arasında özel sektör girişimlerini teşvik eden politikaların ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen iktidar partisi CHP, 1931 yılında programına devletçiliği almıştır. 

1930 sonrasında Devlet, kapalı bir ekonomik politika izlemeye ve devletçiliğe yönelmeye başlamıştır. 1933 yılında hazırlanan ve 17 Nisan 1934 kabul edilerek uygulanmaya başlanan 1. Beş Yıllık Sanayi Planı ile devlet iktisadi hayata doğrudan doğruya girerek devlet işletmeciliğe başlamış ve ülke genelinde planlı sanayileşmeye geçilmiştir .

1923-1929 ve 1939 gibi kısa bir zaman aralığında üç ekonomik ve siyasal olayın genç Türk ekonomisini etkilemesi tarım kesimine verilen değerden pek fazla bir şey götürmediğini göstermektedir. Ve hatta 1923’e göre 1950 arasında pek bir kayıp bulunmamakta, hâkim sektör tarım olamaya devam etmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında gayri safi milli hâsılanın önemli bir bölümü (1923 yılında %39,1, 1930 yılında %45,2) tarım sektöründe meydana getirilmiştir. Tarım sektörü ülke ekonomisinde nüfusun besin kaynağı olma niteliği yanında, aynı zamanda büyük bir kitlenin istihdam ve geçim kaynağı olmuştur. 1923 yılı itibarıyla dönemin GSYİH açısından tarım sektörünün durumu ise şöyledir: 1948 yılı üretici fiyatları ile 1923 yılı Cumhuriyet Türkiye’sinde GSYİH değerinin 2 milyar 959,1 milyon TL olduğunu, bunun 1 milyar 263,5 milyon TL’ sinin tarım, 309,2 milyon TL’ sinin sanayi ve 1 milyar 386,4 milyon TL’ sinin de hizmetler sektöründe meydana getirilmiştir. Tarım sektörünün GSYİH içindeki payı %42,7 ile hizmetler sektörünün hemen arkasından gelir.

1923-1950 zorlu yıllara rağmen dönemi başarılı kabul etmek gerekir.