Mevlana’nın meşhur sözü “Dün dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” bugünkü halimizi çok güzel anlatıyor. Yaşadığımız büyük afet bizden çok can aldı. Açgözlülükle, bencillikle, umursamazlıkla bir yere varamayacağımızı, yaptığımız her yanlışın bir gün ayağımıza dolanacağını, öğrenemediğimiz her insanlık dersi için giderek daha çetin sınavlara tabi olacağımızı artık anlamış olmalıyız. Bu büyük afet bizi büyük bir dönüşüme zorluyor. Artık köhne anlayışların yerini yeni sözler, yeni düşünme biçimleri almalı. Siyasette ayrıştırıcı nefret dilinin yerini odağında insan olan birleştirici söylemler almalı. Ticarette kar maksimizasyonunu temel alan vahşi kapitalizm kendini de tüketti. Artık yerine daha adil, hakça paylaşım öngören sistemler gelmeli. Her 50 yılda bir yapıları yenilemeyeceğimizi görmeliyiz artık. Binlerce yıl önce inşa edilen yapılar dimdik ayakta dururken milenyum çağında ancak 50 yıl dayanabilecek yapılar yapmaktan vazgeçmeliyiz. Bu büyük felaketten sonra Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu aklımızdan bir an bile çıkaramayız artık. Siyasetçiler gökten zembille inmedi. Biz seçtik. Onlar bizim aynamız. Toplum olarak büyük bir dönüşüm yaşamaya mecburuz. Yıkılan binaların müteahhitleri bir bir tutuklanıyor. Ama onları günah keçisi ilan etmek çözüm değil. Bu binaların yapılmasına izin veren onca yetkili, ev alırken sadece dış görünümüne, genişliğine bakan, depreme dayanıklı mı diye sormak aklına bile gelmeyen vatandaş yani hepimiz sorumluyuz. Bu bataklıktan da topyekün bir tutum değişikliğiyle çıkabiliriz. Asrın felaketinden sonra aynı şekilde devam edilemez. Bundan sonra yenilikler düşünülmeli, planlanmalı, yeni adımlar atılmalı. Bütün köhne anlayışlarımızı da enkazın altına gömmeliyiz. Dünü dünde bırakmalıyız. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.