Hafta sonu Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) vardı. Milyonlarca genç, üniversiteye girebilmek için ter döktü. Öncelikle sınava giren tüm adaylara gönüllerince bir sonuç almalarını diliyorum.

Keşke her şey üniversiteye girmekle bitse diye düşünüyor insan fakat ne yazık ki bitmiyor. Çünkü ülkemizde ciddi anlamda ‘diplomalı işsizlik’ sorunu var. Sektörlerin gereksinim duyduğu eleman sayısıyla üniversitelerden mezun olan gençlerin sayısı arasında adeta uçurum var. Hâl böyle olunca üniversitelerden mezun olan pek çok kimse tahsil gördüğü alanda çalışmıyor, çalışamıyor. Farklı alanlarda çalışmak, geçimini buradan temin etmek zorunda kalıyor. Farklı bir kulvarda iş bulanlar yine de şanslı olanlar. Bir de işsizlik gerçeği var ki, içler acısı…

***

Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, her ile üniversite açmakla, bir binadaki ‘meslek yüksekokulu’ levhasını kaldırıp, ‘rektörlük’ yazısı asmakla yükseköğrenimin niteliği artmıyor, gençler işe kavuşmuyor. Burada esas yapılması gereken geleceği öngören planlı bir yöntemle yükseköğretim kurumlarını açmak, teşkilatlanmayı buna göre yapılmak. Öngörüyü değil de popülizmi esas alan anlayışlarla açılan üniversitelerde bugün bazı programların – özellikle de ikinci öğretimlerin – kapatılması gündemde. Hatta bazılarının kapatıldığını dahi biliyorum.

***

Evet, iyi bir üniversiteye girmek, iyi bir eğitim almak bu ülkede her gencin hakkı. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak bunu yaparken arz – talep dengesi gözetilmezse olumsuz sonuçların ortaya çıktığı ve çıkmaya devam edeceği muhakkak.

Üniversiteye hazırlık için sınavda ter döken gençleri görünce bunlar geldi aklıma.

Ne diyelim, umarım her şey gönlünüzce olur…