“O (Rabb)ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı.

Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı.”

Bakara Sûresi

“Yer doymayınca, er doymaz, su yerin kanı, yer çiftçinin canı.

yer doymayınca er doymaz.”

Uygur Özdeyişi

Toprak, kutsal kitaplarda ve bilimsel kaynaklarda, yaşamın kaynağı, doğanın anası olarak tanımlanır. Ne yazık ki bu günlerde bağrında yetiştirerek beslediği, büyüttüğü ve geliştirdiği tüm canlı cansız varlıkların ülkemizde ve dünyada yaşanan yangınlarla kül olması nedeniyle “Toprak Ana'nın” bağrı yanmaktadır. Dünyamızın ortak değerleri olan bu alanlarda yaşanılanlardan bütün insanlığın ortak sorumluluğu bulunmaktadır.

“Gezegenimizde son altı yılda en yüksek sıcaklık rekorları kırıldı. Öncelikli çözümlerden biri, olabildiğince ağaç dikmek.

Çevrecilere göre, ısınmaya yol açan karbondioksitin atmosferden temizlenmesi için hedeflenen sayıda ağaç dikilmesi ve olgunlaşanların da koruma altına alınması yaşamsal önemdedir.

Düşünerek, tartışarak, çözümler üreterek, başarının ve bereketin nereye verileceğini anlayarak her alanda tasarılar üretilmeli ve eğitim uygulamaları yapılmalıdır.

Eğitimci Prof. Dr. Yahya Akyüz'e kulak verelim mi?

Papağan der ki:

“Doğayı sen bozdun, onu sömürdün,

Bununla da öğündün ey insan!

Doğada renk kalmadı, göller çöl oldu,

Başını kaldır da bak, bize neler neler oldu!

Çevreciler ağaç diker, önlem olur taşkına,

Bir ağaç da sen dik torunların aşkına.

Varsa eğer hala bir kurtuluş yolu,

Durma koş, ara bul, uygula onu.

Felaketler kapımıza dayandı, inan,

Belki kurtuluruz, yeter ki sen uyan ve aklını kullan.”

Aydınlanmış ve gelişmiş bir toplumda yanlışlıklar barınamaz. Bunun temel unsuru eğitimdir. Eğitim, her zaman öncelikli, önemli, yaşamsal ve günceldir.

Ağaç, en genel anlamıyla, “Gökyüzü ile yeryüzü arasında kurulan bağın simgedir. Büyük ozan Yunus Emre'nin dediği gibi:

“Dağlar ile taşlar ile seherdeki kuşlar ile çağırayım Mevlâm seni…”

Âşık Veysel'in dilinde, gönlünde ve sazının telinde toprak, “sadık yar” olarak anlatılmıştır.

Ünlü şair Fuzulî rubailerinde: “Benim şiirim altın değildir, mücevher değildir, lâl değildir, topraktır, amma Kerbelâ toprağıdır.” diyerek toprağın öneminin altını çizmiştir.

Eğitimci, yazar ve şair canım dayım Mustafa Kemal Yılmaz “Toprak Soyu” başlıklı şiirinde toprağı şöyle tanımlar:

“Bir toprağım olsa derim,

Şöyle bir avuç, el kadar.

Ya da bir adam boyu.

Çağırıyor albenisi toprağın

Neylersin,

Bizimkisi toprak soyu”

Mitolojik efsaneler, öyküler, destanlar, şiirler, masallar ve pek çok halk kültür deyişi,

toprak, ağaç, su, bitkiler, doğa ve insan konusunda bize ışık tutmaktadır.

“Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur. İnsan doğadan uzaklaştıkça kalbi katılaşır” diyen Kızılderili özdeyişinden ders alınmalıdır.