6 Eylül itibarıyla okullar açılıyor. Bu tarihten bir hafta sonra üniversitelerde de yüz yüze eğitimin başlayacak. Tatilin sona erip, öğrenciler ve ailelerinin büyük kentlere dönmesiyle birlikte şehirlerdeki hareketlilik daha da artacak. Yaz mevsiminde sahillerde, açık alanlarda, park ve bahçelerde geçirdiğimiz vakti, sonbaharla birlikte kapalı mekânlarda, okullarda, işyerlerinde, ofislerde geçirmeye başlayacağız. Bu da salgının yayılma olasılığının yaza göre daha artması demek.
***
Bilim insanları her fırsatta ifade ediyor: Salgına karşı en büyük silahımız aşı. Bu nedenle, bilimsel gerekçelerden yoksun, kulaktan dolma bilgilerle, hurafelere dayanarak aşı karşıtlığı yapan tiplere asla ama asla itibar etmeyelim. Hastalanıp, yatağa düşüp 'keşke aşı olsaydım' diye dövüneceğimize aşımızı olalım, hastaneye yatma olasılığını en aza indirip, 'iyi ki aşı olmuşum' diyelim. Aklın da mantığın da bilimin de öngördüğü budur. Buna kayıtsız kalmayalım.
***
Olayın başka bir boyutu da aşı olduktan sonra rehavete kapılmayalım. Nasılsa aşı olduk diye maske ve mesafe kuralını hiçe saymayalım. Tokalaşmaya ve sarılmaya bir müddet daha mesafeli duralım. Gönül selamıyla yetinelim.
Vaka ve vefat sayısı artarak, toplumu esaret altına almadan, bizler üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirerek vaka artışını kontrol altına alalım. Aksi halde sonradan ah vah etmenin hiç ama hiç kıymeti yok.
Kalın sağlıcakla…