Anadolu'nun büyük çoğunluğu öteden beri deprem bölgesidir. Bugün Anadolu'da antik kent dediğimiz pek çok kent bu nedenle yek ile yeksan olmuştur.

Cumhuriyet Devrinin ilk büyük yıkımına yol açan depremi, Erzincan Depremidir denebilir (1939). O gün bugündür Türkiye, binlerce vatandaşını depremlerde kaybetti. 1939'da Halkevlerinde ve sinemalarda gösterilmek üzere bir film hazırlatıldı. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle ekonomik darboğaza girmişti. Bu filmle Anadolu insanında yardım seli oluşturması da amaçlanmaktaydı. Öbür yandan bu filmde depremde yıkımın nedeni doğaya atıldı. Taş evler yıkılıyor dendi. Yapılar için çimento vurgusu yapıldı. Türkiye daha sonra önemli ölçüde çimentoya geçti. Arada çokça deprem oldu. Yine ölümlerin önüne geçilemedi. 1999 yılı Büyük Körfez Depreminde 15 bin insan hayatını kaybetti. Demir, yapı statiği ile ilgili çok sağlam bir yönetmelik çıkarıldı. Ülke depreme hazır hale gelsin diye ek vergiler kondu. 6 Şubat depremleriyle 50 bin üzerinde insan hayatını kaybetti... “Unutulmayacak” sözü tam bir klişedir. Bunu 1999 Büyük Körfez Depremi sonrasında da yaptık. Ama yine başımıza geldi. Alemin nizamı karşısında ders öğreninceye kadar devam eder. Öğrenmek davranış değişikliği ise biz depremi öğrenmiyoruz. Amerika'nın dünyadaki ilk yüze giren üniversitelerine baktığımızda Türkiye, bunların tamamında Ortadoğu çalışmaları içerisinde gösterilmektedir. Bazıları onlar Türkiye'yi böyle görmek istiyor diyebilir. Ancak şu sorulara cevap vermemiz gerekiyor:

1- Toplum planlı mı yoksa son an kararlarıyla mı hareket ediyor?

2-Duygusal bir toplum mu ve aklı ötelemiş mi?

3-Yalan çıkarınıza hizmet ettiği sürece en doğru olanı mıdır?

4-İstismarcı bir toplum muyuz? İstismarcı toplumda kanun çıkararak istismarı önleyemezsiniz. Çünkü her defasında o kanunu da aşacak bir yol bulunur. Onca deprem yönetmeliğine ne oldu? Ahlak bir gösteri aracına mı dönüşmüş durumdadır?

5-Günü birlik, popüler kültür o toplumda yaygın mıdır?

6-Gündemin sık değişmesi değil esası sürekli takip eden ve medya, basın ve toplum var mıdır?

7-Medya eliyle şiddet, gerilim ve eğlence kültürü var edilmiş midir? Bunlar düşünceyi ne denli etkilemektedir?

8-İnsanın kendisine, başkasına ve topluma saygısı var mıdır? İnsan yaşamının kutsallığı ve dokunulmazlığı ötesinde ne vardır?

9-Depremlerde 80 yıldan beri büyük can kayıplarının yaşanması toplumda zihinsel devrimin halen yapılamadığını, ahlak sorunun devam ettiğini açıkça göstermektedir.

10- En önemlisi de bütün bunlar, kimilerince toplumun genelinin Müslüman olması nedeniyle İslam bağdaştırılabilir. İslam, aklı ve insan yaşamını önceleyen bir anlayışa sahiptir. Burada Ortadoğu toplumlarında yaygın olan Kadercilik anlayışı ileri sürülebilir. Bu da istismarın kötü sonuçları karşısında sorumluluğu gizlemek adına dışarıdan üretilen bir şeydir. Tedbir ve şartları oluşturmak İslam'ın insan olma onuruna bahşedilen irade koymayla ilgilidir. İnsan vukuatlar karşısında pasif değil aktiftir.