Gerçek hayat hikayelerinden kurgulanmış diziler bir süredir ekranların hakimi oldu. Önce tarihi diziler furyası başladı. Arkasından bir psikoloğun danışanlarının hikayelerini anlattığı kitaplar diziye uyarlandı. Her iki format da seyircinin büyük ilgisiyle karşılaştı. Hatta Selçuklu tarihini ve Osmanlı tarihini anlatan diziler başta Orta Doğu ve Latin Amerika ülkeleri olmak üzere bütün dünyada ses getirdi. Tarihimizi anlatan diziler bir yandan ekranların tozunu attırırken diğer yandan bazı kesimlerin yoğun eleştirilerine maruz kaldı. “Tarihi çarpıtıyorlar” diyen tarih profesörlerinden kendine “Osmanlı torunu” diyenlerin eleştiri okları dizilerin senaristlerine yöneldi. Evet, reyting için tarihin bazı gerçekleri elbette çarpıtılmıştı. Diziler de kadınlar göz alıcı şekilde giydirildi. Bazı gerçekler törpülendi, bazı karakterler hiç kullanılmadı onların yerine kurgusal karakterler yaratıldı. Diyaloglar zaten mecburen uydurmaydı. Ancak eleştirenlerin unuttuğu bir şey vardı. Tarihte yaşananların bir kısmı televizyonda gösterilemeyecek kadar korkunçtu. Şimdi de yine gerçek hayat hikayesinden uyarlandığı söylenen bir dizi eleştirilerin hedefinde. Muhafazakar ailelerle seküler ailelerin evlilik yoluyla akraba olmasından sonra yaşanan hadiselerin anlatıldığı bir dizi Kızılcık Şerbeti. Son bölümünde ailesinin zoruyla evlendirilen bir genç kızın düğün gecesi kocası tarafından pencereden aşağı itildiği sahne sosyal medyada izleyicilerin büyük tepkisini çekti. “Bu nasıl senaryo” şeklinde eleştiriler geldi. Halbuki tıpkı tarihi olaylar gibi gerçek hayatta yaşanan birçok düğün gecesi faciası da vardı. Özellikle doğu bölgelerinde namus cinayeti adı altında nice genç kızların canına kıyıldı. Gerçek hayatın öyle acımasız yanları var ki günümüzde dahi televizyonlarda gösterilmeyecek kadar korkunç. Onları ancak internetteki videolarda dinleyebiliyoruz. Hal böyleyken dizileri eleştirmek yerine bu sorunların üzerine gidip çözüm aramak bana daha doğru geliyor.