Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri çok büyük bir olasılıkla 14 Mayıs’ta yapılacak. AK Parti, 27 yıllık tek parti yönetimine ‘Yeter söz milletindir’ sloganıyla son veren Demokrat Parti’nin iktidara geldiği tarih olduğu için 14 Mayıs tarihine ayrı bir önem atfediyor.

Gerçi iktidarın bu adımından sonra CHP de parti merkezlerine ‘Yeter söz milletindir’ yazılı afişler astı asmasına ama toplum hangisine itibar edecek, kimi samimi bulacak sandıkta anlayacağız.

Dün altılı masayı oluşturan partiler mutabakat metnini ortaya koydu. Altılı masayı oluşturan partilerin liderleri zaman zaman bir araya gelip toplantılar yapıyorlar ama henüz cumhurbaşkanı adayının kim olacağını açıklamadılar.

Adayın açıklanmasının uzaması toplumdaki psikolojik algıyı mevcut iktidarın lehine çeviriyor. Bugün kiminle konuşsam – buna altılı masayı oluşturan partilerin seçmenleri de dâhil – muhalefetin henüz ortada bir adayı olmadığı için Sayın Cumhurbaşkanı’nı şanslı görüyorlar.

Bütün bu tartışmalar karşısında altılı masayı oluşturan partilerin sözcüleri, “Erdoğan’ın karşısında kim olursa olsun kazanır” rahatlığı içinde.

***

Ama kanaatimce bu, son derece iddialı ve hatta ayakları yere sağlam basmayan bir söylem. Çünkü Erdoğan, 2002’den bu yana girdiği tüm seçimleri kazanan bir lider. Anımsanacağı üzere Cumhurbaşkanı’nı halkın seçtiği ilk seçim olan 2014’te CHP ve MHP ortak aday olarak İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği görevinde bulunan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermiş, İhsanoğlu, muhalefet blokundaki başka partilerin de destek vermesine karşın ancak yüzde 38 oy alabilmişti. CHP’nin dünya görüşüyle uzaktan yakından ilgisi olmayan İhsanoğlu’na sol seçmen ‘kerhen’ oy vermişti ve halen daha bunun pişmanlığını yaşayan ciddi bir kitle var.

Başbakan Erdoğan ise yüzde 50’yi aşkın bir oyla ilk turda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilmişti.

2018’de esen rüzgâra karşın CHP’nin adayı Muharrem İnce – ki görece başarılı olduğunu düşünüyorum – yüzde 30 oy almış ancak buna karşın Erdoğan yine ilk turda ipi önde göğüslemişti.

***

Yakın siyasal geçmişimizde bu denli somut örnekler varken muhalefetin aday açıklamakta gecikmesi, “ülke o kadar kötü yönetiliyor ki, mevcut iktidarın karşısında kim olsa kazanırız” mantığıyla siyasi strateji inşa etmeye çalışması inandırıcılıktan uzaktır.

Mutabakat metni, hükümet protokolü gibi işler, iktidara geldikten sonra üzerinde çalışılması gereken meselelerdir. Halihazırda yürürlükte bulunan sistemde aday ismi ve toplumda yaratacağı sinerji önemlidir. Bu yapılmadığı veya geciktirildiği takdirde sonucun altılı masa açısından hüsran olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

***

Başlıkta da beklediğim gibi vatandaş ne mutabakat metniyle ne de eylem planlarıyla, hükümet programlarıyla ilgileniyor. Vatandaş, mevcut iktidar karşısında alternatif olabilecek iradeye sahip, toplumun güvenini kazanmış bir adayın açıklanmasını bekliyor.

Vatandaş bunu bekliyor beklemesine de altılı masayı oluşturan liderler toplumdan yükselen bu sesi duyabiliyor mu derseniz işte orada kuşkularım var.