Bazı acılar vardır, tarif edilemez…
Ülkemiz yakın tarihin en büyük felaketi 17 Ağustos Büyük Marmara Depreminin üzerinden tam 24 yıl geçti. 1999 yılının 16 Ağustos’u 17 Ağustos’a bağlayan gecesi merkez üssü Gölcük olan bu büyük felaket, saat 03.02’de başlayıp; sadece 45 saniye sürmesine rağmen bize bir ömür gibi gelmişti. O gece enkaz yığınları altında verilen hayat mücadelesinin yanı sıra birbirimizle olan dayanışmayı, yardımseverliği, güç birliğini de unutmadık. Yaraları sarmak için birlik olduk. Kaybettiklerimizin acısını birlikte paylaştık. Unutmayalım ki deprem kimseyi ayırt etmiyor.
24 yıl önce meydana gelen ve “KÜÇÜK KIYAMET” olarak adlandırılan sadece Kocaeli merkezli Gölcük İlçesini değil bütün Marmara’yı etkileyen 17 Ağustos’ta yaşanan depremin acısı halen devam etmektedir. Acıların aynı tazelikle ülkemizi sarsan ve vatandaşlarımızın hayatını derinden etkileyen 17 Ağustos 1999’da Gölcük Depremi’nin yıl dönümünde bir kez daha hüznü ve acıyı kalplerimizde hissediyoruz.
Geçmişte yaşanan depremlerin günümüzde ve gelecekte de yaşanması kaçınılmazdır. Bizlere düşen görev, vatandaşlarımıza deprem bilinci kazandırarak, yaşadıkları coğrafyanın deprem bölgesi olduğunu unutturmama ve depremle yaşamasını öğretmektir. Aynı zamanda yaşadığımız yüzyılın bilimsel verileri ışığında sahip olduğumuz bilgi, birikim ve teknolojiyi kullanarak tedbirlerimizi almamız, kurumlarımızla ve vatandaşlarımızla bir bütünlük içerisinde her zaman hazırlıklı olmamızdır. Lütfen Depremi unutmayalım.
1999 MARMARA DEPREMİNİN İSTATİSTİKLERİ
TBMM(Türkiye Büyük Millet Meclisi) tarafından görevlendirilen komisyona göre; depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi yaralandı. Yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kaldığı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 iş yerinin yıkıldığı depremden 16 milyona yakın kişi değişik düzeylerde etkilendi, 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 iş yerinde hasar tespit edildi.
Türkiye; bir deprem ülkesidir. Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesi ve bu durumun bir türlü önlenememesi sorunun ana kaynağını oluşturuyor. İzlenmesi gereken tek yol; yapıların, mesleki derinliği olan, ahlakı ve etik anlayışı yüksek meslek insanları tarafından, mühendislik bilimine ve "Deprem Yönetmeliklerine" uygun olarak tasarlanması ve üretilmesidir. Ayrıca standartlara uygun malzemeler kullanılarak etkili bir denetim mekanizmasının da uygulanması gerekmektedir.
17 Ağustos 1999 Depremi, ortaya çıkan can ve mal kayıpları bakımından bir “MİLAT" olarak kabul edildi. Ülkemizin en doğusundan en batısına, en güneyinden en kuzeyine kadar, uzak veya yakın ölçekte her aileyi etkiledi. Ayrıca genel olarak kırsal alanlarda yaşanan deprem yıkımlarının dışında, "Bir Kent Depremi" olarak kayıtlardaki yerini almış oldu.
1999 Marmara Bölgesi ve Düzce İli depremleri, %25 mertebesinde yapı stokunun kullanılmaz hale gelmesine neden oldu. Kaçak olarak yapılan yapılarla mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların oldukça fazla olduğu gözler önüne serildi.
Depremden sonra görüldü ki, sorun sadece önlenemez veya önlenmeyen göç ve bunun getirdiği gecekondulaşmayla açıklanamayacak kadar büyük. Kaçak yapılaşmanın olağan sayıldığı ülkemizde, ağır hasarlı binaların arasında devlet daireleri, hastane ve okulların da bulunması; sorunun sadece bir imar sorunu değil, daha farklı boyutlarının olduğunu da açıkça ortaya koydu.
İnşaat Mühendisleri Odası`na göre temel sorun; plansızlık, çarpık kentleşme, yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksizliği ve denetimsizliğinden kaynaklanmaktadır.
Bir doğa olayı olan depremin, doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme ve yapı denetim sisteminden geçmektedir. Ancak yapı denetimine ayrı bir vurgu yapılması zorunluluktur. Çünkü yapı denetimi, güvenli yapıların üretilmesini sağlayacak ve gelecekte aynı sorunların ortaya çıkmasını önleyecektir. 1999 depremleri, asıl sorunun sağlıksız ve kaçak yapılaşma, mühendislik hizmeti almadan yapıların üretilmesi ve yapı üretim sürecinin denetlenmemesi olduğunu açığa çıkardı. Dolayısıyla da tartışma daha çok yapı denetim kavramı üzerine yoğunlaştı.
YAPI DENETİM ŞİRKETLERİ ARAŞTIRILMALI
Bugüne kadar bilinen bilgiler ve var olan teknolojilerle fayların bulundukları yerleri bilmek mümkündür. Fakat fay hattının kırılacağı yeri ve fayların üreteceği depremin zaman ve tarihini bilmek mümkün değildir.
Her afetten sonra sık sık yapılan "yara sarma" anlayışından kurtulup bilimin tekniğin ve aklın getirdiği işleri yapmak gerekir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları "kader" gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmelidir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır. Sorunu sorun olmaktan çıkaracak olan tek çıkar yol, deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır.
AFET, BİR OLAYIN KENDİSİ DEĞİL, DOĞURMUŞ OLDUĞU SONUÇLARDIR
Daha güvenli yaşanabilir yerleşim yerleri ve yapıların üretilmesi deprem risk yönetiminin temel amaçlarındandır. Bunu sağlamanın en etkili yolu; yerleşim planlarında ana riskleri göz önüne alarak, gerekli düzenlemeleri yapmak için "Deprem Yönetmeliklerini" ödünsüz bir şekilde uygulamak gerekiyor.
Sonuç olarak; Hiç kimse bize 1999 depremlerinden sonra bilgi eksikliğinin olduğunu söyleyemez. Yeni bir "Bina Deprem Yönetmeliği" yayımlandı. Zemin durumunu ve fay hatlarını biliyoruz. Artık "ULUSAL DEPREM STRATEJİSİ VE EYLEM PLANINI-UDSEP 2023"ü güncelleyerek ve uygulamaya koyarak bu plan hayata geçirilmeli.
ÖZLÜ SÖZ: “Unutulmamış unutkanlığımızdır deprem!” “Deprem öldürmez bilinçsizlik ve bina öldürür.” “EşyaIarı sabitIeyeIim can ve maI kaybını önIeyeIim.” “Depremi tahmin edemezsiniz ancak önlem alabilirsiniz.”
Saygıdeğer Aydın’ın Haber Portalı Tüm Yeni Kıroba Gazetesi Okuyucularım; Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan 17 Ağustos 1999 Kocaeli Merkezli Gölcük Depremi’nin 24.üncü yılında; yaşama veda eden tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, sevdiklerini kaybeden ailelerin acılarını paylaşıyorum. Lütfen Doğal Afet Bilinci olan Depremi Unutmayalım ve Önlemlerimizi alalım. Sevgiyle, Huzur dolu ve Esenlikle Kalın. Güzel Günlere Mutlu Yarınlara………