Dünyamızda ki doğal kaynakların giderek azaldığı ve çevre kirliliğinin büyük bir sorun oluşturması nedeniyle, doğamızı ve çevremizi koruma ihtiyacı artmış durumdadır. Bu kötü gidişatın önüne geçebilmek için, İsveç’in Stockholm şehrinde 1972 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı yapılmış ve çevre sorunlarının çözümü tartışılmıştır. O tarihten itibaren her yıl 5 Haziran günü çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratmak ve bir takım eylemlerde bulunmak amacıyla kutlanılmaya başlandı. Türkiye ise bu gelişmelerin sonucunda 1978 yılında Çevre Müsteşarlığı ve Türkiye Çevre Sorunları Vakfı kurulmasını sağlayarak, her yıl 5-11 Haziran haftasını “Çevre Koruma Haftası” olarak ilan etmiştir. 2872 Sayılı Çevre Kanununu çıkararak “bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamayı” amaç edinmiştir.

Çevre, canlı ve cansız varlıkların karşılıklı etkileşimlerinin bütünüdür. Bir başka tanıma göre çevre, evrensel değerler bütünüdür. Bitki ve hayvan toplulukları, cansız varlıklar, insanın tarih boyunca yarattığı uygarlık ve bunun ürünleri tüm insanların ortak varlığıdır.

2023 YILI TÜRKİYE ÇEVRE HAFTASI, "TEMİZ DENİZ, TEMİZ DÜNYA" TEMASIYLA KUTLANACAK...

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nca yürütülecek ve 5 Haziran'da başlayacak Türkiye Çevre Haftası etkinlikleri çerçevesinde 81 ilde, 7'den 70'e herkese deniz kirliliğinin önüne geçilmesi ve kıyı alanlarının korunmasının önemi anlatılacak.

Çevre denilince hepimizin aşina olduğu tanım şudur: “Çevre, insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları, fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik, kültürel ve doğal ortamdır.” Kısaca tüm varlıkları etkileyen, yaşam alanı ve yaşam döngüsü kaynağı olarak dış tesirlerin tamamıdır. Okullarda öğrencilere bu tanım öğretilir ve çevrenin korunması gerekliliği anlatılır. Radyolarda, televizyonlarda çevre kirliliği üzerine söyleşiler yapılır ve bilgiler verilir. Çünkü, çevre kirliliği bütün canlıların ortak sorunudur. Hepimizin günlük yaşayışını direkt etkileyen bir olaydır.

Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak yaşam kalitesini artıracaktır. Bu konuda herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekir. Doğal kaynakların ihtiyatlı ve dengeli kullanımı gelecek kuşakları güvence altına alacaktır.

Çevre kirliliğini etkileyen sebepler arasında; insanlığın gelişmesiyle fabrikasyon endüstrinin gereksinimlerinin artması, teknolojinin hızla gelişmesi, plansız nüfus artışı ve buna bağlı yetersiz alt yapı faaliyetleri, köylerden şehirlere göçler, sağlıksız kentleşme, , tarım alanlarının bilinçsiz kullanımı, kimyasalların arıtma sistemleri kullanılmadan doğaya bırakılması, katı atıklar ve çöpler, kaçak avlanma, kişi başına kullanılan enerji, su, kâğıt ve kömür vb. artışı gibi birçok sebep sayılabilmektedir. Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde doğaya verilen her türlü zarar hayvansal ürünlerin (et, balık, süt, vb.) ve bitkilerin

bağışıklık mekanizmalarını bozarak hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Peki, çevre kirliliğini önlemek için neler yapabiliriz. Örneğin, çevre duyarlılığını arttırılabiliriz ve farkındalık yaratabiliriz, fabrikalardan yayılan gazlar için filtre kullanabiliriz, kâğıt, cam, plastik gibi atıkların geri dönüştürülebilmesini sağlayabiliriz, yeşil alan tahribatını önleyebiliriz, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanabiliriz, tıbbi atıkları dikkatli şekilde yok edebiliriz, atık su arıtma tesisleri kurabiliriz ve daha birçok önlem alabiliriz. Her yıl sivil toplum kuruluşları Dünya Çevre Günü'nde çeşitli etkinlikler düzenlemekteler ve insan eliyle dünyaya verilen zararları gözler önüne sererek farkındalık yaratmaya çalışmaktadırlar.

"Atık Pillerin Çevreye ve Denize Zararları"

Piller küçük boyutta olduğundan sokaklara ve doğaya rahatlıkça atılabiliyor. Tabii ki denizlere de… İnsanların bilmediği veya üzerinde durmadığı konu ise bir pilin doğaya ne kadar zarar verebileceğidir.

Piller, cıva, çinko, kurşun, mangan, lityum, demir, nikel, kobalt gibi elementler içerir. Bu maddeler toprağa veya deniz suyuna karıştıklarında yok olmayıp zamanla içindeki elementlerle yeni bileşiklere yol açarlar. Yer altı sularına karışarak zarar verirler. Suyun içinde zehirlenmeye sebep olarak bölgedeki canlıların hayatını tehdit ederler. Hatta canlıların yok olmasına ve yaşam düzenin bozulmasına neden olurlar.

Hâlâ söyleyen var mıdır bilmiyorum ama eskiden anne-babalar, çocuğunun bir yere gitmesini istemediği zaman “Evladım ben sana güveniyorum ama çevre kötü, sen gitme oraya” derlerdi. Yani bizim iyi olmamız yetmez... Eğer çevre kötüyse durum tehlikelidir.

“Çevrenin kötü” olması, farklı bir anlamda sadece çocuklar-gençler değil tüm insanlık için bir tehlike aslında: Aşırı ve bilinçsiz tüketimle kirlettiğimiz gökyüzü, bize iklim krizi olarak dönerken, soluduğumuz hava her gün biraz daha kirlenirken, evimizin içi pırıl pırıl olsa ne fark eder.

Felaket tellallığı yapmak kolay... Peki ya çözüm? İyisi mi biz çevre duyarlılığına kendimizden başlayalım. Ağaçlar ve ormanlar gezegenimizin akciğerleri adeta. Onları korumak, kendimizi korumak demek. İçinde bulunduğumuz yaz mevsimi, tüm Akdeniz havzasında orman yangınlarının en fazla görüldüğü dönem. Maalesef yangınların çoğuna insanların ihmali ve etkileri neden oluyor. Kırık cam parçalarından tutun da sigara izmaritlerine kadar pek çok atık, aşırı sıcaktan zaten kavrulan ormanların tutuşmasına yetiyor. Gelin ormanlarımıza gereken özeni “ciğerlerimiz yanmadan önce” gösterelim. Piknikleri, yangın sahasına, savaş alanına çevirmeyelim. Ayrıca Hz. Peygamber’in dediği gibi, “Yarın kıyamet kopacağını bilsek bile ağaç dikelim”.

DOĞA DOSTUNU SEÇMEK

Doğaya bir diğer bireysel katkımız, alışverişte -imkânımız elverdiği ölçüde çevre dostu ürünlere yönelmek. Bunlar dönüştürülmüş ambalajlı ürünler olabilir. Veya enerji tasarrufu sağlayanlar... Ayrıca sentetik malzeme içermeyen eşyaları tercih etmek, uzun vadede geri dönüşüme katkı sağlayacaktır. Markette, pazarda bez torba kullanmaktan toplu taşımayı tercih etmeye, odadan çıkarken ışığı söndürmeye varıncaya kadar pek çok davranışla çevre duyarlılığımızı gösterebiliriz. Bizler çevre dostu ürünlere

yöneldikçe, üreticiler de daha fazla doğa dostu ürün sunmak durumunda kalacaktır. Tabii en önemli çevreci hareket, israftan ve bilinçsiz tüketimden kaçınmaktır.

BİR GÜN YETER Mİ

Soluduğumuz hava bize senede bir gün değil, her an lazım. Topraktan yetişen bitkilere, içtiğimiz temiz suya, sadece yıldönümlerinde değil her gün muhtacız. Hal böyleyken, yalnızca 5 Haziran’ı değil, her bir günümüzü “Dünya Çevre Günü” olarak görmeliz.

İnsanlar, toplumsal yaşam ilişkiler içerisinde doğal kaynaklan kullanarak, teknoloji geliştirerek, ekonomik faaliyetlerde bulunurlar. Bu faaliyetlerin gelişimi ile insanlar kendilerine yapay çevreyi oluştururlar. Toplumlar, yapay çevre içindeki yaşam koşullarını geliştirirken doğa ile sürekli bir ilişki içindedir. İnsan ve doğa arasındaki bu ilişki, ekolojik sistemin bir parçasıdır. İnsanoğlu’nun yeryüzünde yaşamaya ve kendisine ait yapay çevre oluşturmaya başlamasından bu yana insan ve doğa arasındaki denge, insan aleyhine devamlı olarak bozulmuştur. Özellikle son yıllarda ekolojik dengeyi süratle bozarak çevre sorunları yaratan insan, bu sorunların kendisine dönmesi ve sağlığını olumsuz yönde etkilemesi üzerine çevre bilincine varabilmiş ve bu kavramı kabul etmiştir .

Doğanın korunmasını ve tahribatının engellenmesi zorunludur. Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için kirlenmeleri mutlaka önlemek, yeşil alanları ve hayvanları koruyup çoğaltmak gerekir. Bilinçsizce sağa sola attığımız plastik ürünlerin doğada 400 yıl kadar çürümeden kalabildiğini söylersek, karşı karşıya kaldığımız tehlikenin boyutlarını biraz olsun anlayabiliriz. Çevrenin kirlenmesini önlemek için üzerimize düşen görevleri mutlaka yapmalıyız. Dünya hepimizin ortak malıdır. Bu ortak malı korumak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.

KİRLİ ÇEVRE İNSANIN RUHUNU KİRLETİR

Aydın ili, Türkiye ve Aydın’da meydana gelen çevre kirliliği ve bu kirliliğin yarattığı etkileri artarak yaşamaktadır. Aydın’ın en önemli çevre kirlilik problemleri hava-su-toprak ve gürültü kirliliğidir.

Hava Kirliliği; Aydın’da havanın kirlenmesinin en önemli sebepleri plansız kentleşme, yeşil alanların azalması, ısınmada kullanılan yakıtlar, endüstriyel kaynaklı emisyonlar, jeotermal gazlar, trafik kaynaklı emisyonlardır. Aydın, geri kalmış yörelerden göç aldığı için gecekondu mahalleleri artmakta, tarım topraklarının amaç dışı olarak meskun yerler kullanımına açılmakta. Bu yapılaşmaların gelişigüzel ve denetimsiz bir şekilde olması ve belirli yerlere birikmesi bu noktalarda kış aylarında hava kirliliklerine neden olmaktadır.

Diğer yandan Aydın’da hava kirliliğini yok edecek yeşil alanlar tahrip edilmekte ve zarar görmektedir. Yeşil alanların yok olmasının sebepleri; orman yangınları-tahribatı, bilinçsiz hayvan otlatma, kontrolsüz kerestecilik çalışmaları, kırsal kesimdeki ormanlara zarar verilmesidir.

Aydın, Uşak ve Denizli illerindeki tekstil ve deri sanayi, kentsel atık sular Büyük Menderes Nehrini kirletmektedir. Yerleşim birimleri ve sanayiden oluşan ve arıtmaya tabii tutulmayan atık sular, tarımda kullanılan sulama sularına karıştığında, dolaylı olarak toprağa intikal etmekte ve tarımsal faaliyetlere zarar verecek kirleticiler olmaktadırlar.

Bunun yanında canlı hayatın sürekliliğini sürdürebilmesi için çevrenin dengesinin bozulmaması gerekmektedir. Çevrenin dengesi ise ancak temiz ve korunan bir çevre ile sağlanabilmektedir. Aydın’da son yıllarda giderek artan su, hava, toprak ve tarımsal ürün kirliliği sonucu çevrenin dengesi bozulmuş, canlı hayatının devamı tehlikeye girmiştir.

Hepimizin yaşanabilir ve temiz bir çevrede, yaşamamız dileğiyle, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nü ve Çevre Haftasını kutluyorum.Herkesin yemyeşil huzur dolu bir dünyada yaşamasını arzu ediyorum.

ÖZLÜ SÖZ: "Yarının doğası bugünden yaratılır." "Toprağın dostlara ihtiyacı vardır; ona dostça davranalım! " "Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur."

Tüm değerli Aydın'ın Haber Portalı Yeni Kıroba Gazetesi okuyucularım; Selamlar, Saygılar ve Sevgiler. Huzurlu haftalar dilerim. Güzel Günlere Mutlu Yarınlara; Kalın Sağlıcakla, Esenlikle ve Dostça...