Haziran bitti, Temmuz ayına enflasyonun gölgesinde girdik. TÜİK’in açıkladığı verilere göre 2025 Haziran ayı itibarıyla yıllık enflasyon %35,05 olarak belirlendi. Her ne kadar “düşüş eğiliminde” olduğu söyleseler de pazara çıkan her vatandaş bu rakamlarla değil, gerçek hayatla karşılaşıyor. Raflardaki fiyat etiketleri, elektrik-su faturaları, kira bedelleri ve temel ihtiyaç maddeleri çok daha başka bir hikâyeler anlatıyor.

6 aylık enflasyon farkı sonrası memur maaşlarına %15,57, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine %16,67 oranında zam yapılacağı açıklandı. Bu oranlar, geçen yıldan beri her ay zam üstüne zamla mücadele eden vatandaş için gerçek bir artış mı yoksa sadece bir “enflasyon telafisi” mi? orası düşündürücü.
Cevaplar çok net aslında, ne bu zamlar geçim derdine çare olur ne de geleceğe dair umutlara.

Emekliler için alışveriş artık lüks tüketime doğru gidiyor. Temel ihtiyaçlarda dahi kredi kartı kullanan kesim büyüyor. Memurlar da aldığı zammın ilk haftasında kira, ulaşım ve fatura üçgeninde eriyen maaşına çaresizce bakıyor.

KİRACININ PAYINA DÜŞEN: ZAM, ZAM, ZAM

Haziran ayına baktığımızda artış oranı %43,23 olarak belirlenmişti. Sözde kiracıları koruyan %25’lik tavan uygulamasının fiilen delindiğini, konut piyasasının da tamamen serbest zam rejimine geçtiği bir dönemde bu oranlar sembolik kaldı. Onlarca insan afaki zamlardan şikayetçi olmuştu. Birçok vatandaş ev bulmakta zorlanıyor. Mevcuttaki evini kaybetme korkusu yaşarken, artan kiralar karşısında maaş artışları insanları güldürüyor.
Rakamlarla oynanabilir ama mutfaktaki yangını gizleyemezsiniz. Market raflarındaki bir litre süt, 1 kilo peynir, 1 paket çocuk bezi, bir tüp fiyatları adım adım değil, koşar adım yükseliyor.

NE YAPILMALI?

Enflasyona göre değil de, geçim standartlarına göre maaş artırımı yapılmalı. Kiralara gerçek denetim ve sınırlar getirilmeli. Sadece oran açıklamak değil, uygulamanın kontrol altında tutulması gerekli. Emekli maaşları, sadece enflasyon farkıyla değil, asgari geçim endeksine göre belirlenmeli…