Her iktidar, iktidarının kaynağının ne olduğunu, neye dayanarak bu hakkı elinde bulundurduğunu gösterme ihtiyacında kendisini hisseder. Bu durum, onların iktidarını meşrulaştırır. Buna egemenlik teorisi de denir. Egemenlik kaynakları ise şu şekilde sıralanabilir: Din: Dini temel alan egemenlik anlayışına göre Tanrı bazı kişileri veya aileleri(hanedan) iktidar yetkisiyle donatmıştır. Tanrısal yetki anlayışına dayanan bu duruma Türklerde “kut anlayışı” denmektedir. İslam anlayışında hükümranlık (egemenlik) Yaratıcıya aittir. Şu ayetlere bakılmalıdır: “Mülkü/hâkimiyeti elinde bulunduran Allah, ne yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” “İyi bilin ki! yaratmak da, emretmek de (hükmetmek de yalnızca) O’na aittir. Âlemlerin rabbi olan Allah ne yücedir.” Bunlardan dolayı İslam dünyasında sultanlar, kendilerini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak görmüşler ve Allah’ın yeryüzündeki egemenliğini yaymaya çalıştıklarını iddia etmişlerdir. Onlara göre asıl olan Allah’ın mülküdür. Kulun mülkü gelip-geçicidir. Yunus Emre aşağıdaki dörtlüğünde bunu ifade eder:
Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan
Al biraz da sen oyalan
Bazılarına göre bugün egemenliğin kaynağının din olduğu şeklindeki anlayış zayıflamıştır. Ancak din halen etkilidir.
Aristokrat Anlayış: Aristokrat anlayışı ilk kez kuran Aristo’dur. Ona göre kimi insanın ham maddesi bakır, kimisinin gümüştür. Bu söylemden de anlaşılacağı üzere bazı insanlar özel yaratılmıştır. Ancak onlar yönetebilir. Bu düşünceler, oligarşiye dayanan ve belli zümre ya da sınıfın egemenliğini öngören devlet anlayışının meşruiyet kaynağıdır. Temsili İktidar (Anlayış): Temsili iktidar anlayışında egemenlik halka veya millete aittir. Halk veya toplum bu yetkisini kendi iradesiyle bir başkasına devreder. Demokrasilerde iktidarların sıklıkla dile getirdiği “beni millet seçti” söylemi buna işaret etmektedir. Temsili iktidar anlayışının da sorunlu bir saha olduğu tartışılmaktadır. Sadece seçimden seçime verilen yetkinin çoğu kez bir anlam ifade etmediği sıklıkla dile getirilmektedir. Bir de seçilen seçenden daha önemli hale geldiği iddia edilmektedir.
Egemenliğin Halka Dayalı Olduğu Rejimlerde İktidara Gelmenin Maddi Kaynakları:
1- Sosyal Statü: Enver Paşa’nın sarayın damadı olması nedeniyle harp bakanı yapılması. 2- Mevki: Seçimlerde kimi dernek ve kuruluşlar ile sendikaların başkanları, daha kolay seçilmekte veya listeye konmaktadır. Bunun için kimi mevkiler sadece ikbal kazanma yerleridir. Çoğu kez servet sahibi kişiler, müteahhitler, zengin, iş adamları siyasette daha fazla etkili olmaktadır. 3- Eğitim ve Kişisel Yetenekler: Belli bir zenginliğe sahip olmayan kişilerin aldıkları eğitimle ve kişisel yetenekleriyle bu farkı kapatıp siyasette etkili olabilecekleri iddia edilmektedir. 4- Sosyal Kültürel Çevre Teorisi: Sosyal ve kültürel şartlar, ekonomik olaylar liderleri veya siyasileri var ettiği söylenmektedir. Buna göre Amerikan İç Savaşı Lincoln’u; Milli Mücadele: Atatürk’ü; Rus Devrimi Lenin’i; Versay şartları Hitler’i; 1929 Buhranı Roosevelt’i; 2001 yılı Ekonomik Krizi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı var etmiştir.