Yıl 1958. Ortaokul 1. sınıftayız. O zamanki İngilizce ders kitabımız küçük ebatlı, siyah-beyaz baskılı, gramer ağırlıklı, bazı okuma parçalarını da ezberlediğimiz sıkıcı mı sıkıcı, bir kitaptı. Başka bir yardımcı kitap da yoktu. Elimizde derslerde tuttuğumuz –açıklamalar- vardı. Hepsi o kadar. Teknolojimiz “kara tahta ve tebeşir” idi. Sonraları “ispirtolu teksir makineleri” çıktı. Sınavlarda kolaylık oldu.
Yıl 1969. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümünden-dil laboratuarında yetişen bir “İngilizce Öğretmeni” olarak- mezun olduktan sonra, aynı yıl Ekim ayında Burdur Lisesinde de öğrencilik yıllarımızda okutulan kitapları kullanarak İngilizce öğretmeye başladık. Okutulan ders kitaplarının Türkçe çevirileri olan yardımcı ders kitaplarını da, öğrencilerimizde görmeye başladık.
Yıl 1986. Oğlum Anadolu Lisesi hazırlık sınıfında, büyük ebatlı, renkli baskılı, bol alıştırmalı, kasetleri de olan pahalı “Hotline” serisi yabancı baskılı- daha sonraları Türkiye'de de basılmaya başlandı- öğrencilerin ilgisini de çeken ana ders kitabı yanı sıra, öğretmenlerinin önerdiği yardımcı ders ve hikaye kitaplarını da okuyarak, okullarda kurulan 20 kişilik “kulaklıklı ve kaset dinlemeli Dil laboratuvarların”da İngilizce öğrendi. Avrupa ülkelerinde 20 yıl öncesinde kaldırılan bölmeli özel dil laboratuarları, işlevlerini tam olarak yerine getiremediğinden, daha sonraları kaldırılmaya başlandı.
1990 dan 2005 yılına kadar süren Bakanlık Müfettişliğim esnasında, Anadolu Lisesi statüsündeki özel ve resmi okullarımızdaki denetimlerimizde, yabancı dil ders kitapları ve yardımcı kitapların yanı sıra, ses geçirmez dil laboratuarlarında veya sınıflara kurulan “ses düzenli, kasetli ve daha sonraları CD.li, videolu, tepegöz ve projeksiyon makinesi kullanılarak yapılan” İngilizce öğretimini yıllarca izledik.
Her zamanın kendine göre araçları olmuştur. Eğitim-öğretimde amaçlarımız değil, elbette araçlarımız değişmelidir. Önemli olan çocukların dilinden anlayabilmek ve onların heveslerine ve isteklerine odaklanmaktır.
Günümüzde sadece yabancı dil derslerinde değil, artık tüm derslerde öğrencilerin daha kolay öğrenmeleri için, onların ilgisini çeken ve ellerinden düşürmedikleri internet iletişimli “tablet bilgisayarlar”, sınıflarında “etkileşimli akıllı tahtalar”, “iphone” ve “laptoplar”, ve benzeri araç-gereçler eğitimde yerlerini çoktan aldılar. Dünyada birçok ülkede eğitimde tablet veya mini bilgisayar kullanıyor. Bunları kullanan ülkelerin yüzde 95'inde hala pilot uygulamalar sürmektedir.
Ayrıca “z-kitap” denilen “zenginleştirilmiş kitap” ile de tanışacaklar. Örneğin z-kitapta yer alan bir İngilizce kitabını açan öğrenciler, İngilizce metinleri dinleyebilecek, videoları izleyebilecek. Bunun için de “bilgisayar okur - yazarlığı” ön plâna çıkacaktır.
Günümüzde “e-Devlet, e-Kütüphane, e-Okul, e-Dershane, e-Gazete, e-Etüd, e_Ödev, e-Sınav, ” ve benzeri uygulamalar da-pilot uygulamalardan sonra-online eğitim olarak, yabancı dil öğretimi yurdumuzda başladı. Tüm bu teknolojik gelişmelerin yanı sıra, Eğitimde dijital dünyadaki teknolojinin kullanılmasında en önemli unsur –muhakkak ki – “eğitimin olmazsa olmazı” ÖĞRETMEN”dir.
Eğitimci ve öğretmenler değişen dijital ortama ve sürekli güncellenen koşullara adapte olmasını bilmelidir. Hayal işi diye düşündüğümüz yeni bir araç için, öğrenmek zorunda kaldığımız bir durum diye düşünmemeliyiz. Bu yeniliğe önem vermeliyiz. Aksi takdirde bir öğretmen için “kendinden daha fazla teknoloji bilen öğrencilerin ilgisini çekmek” hiç de kolay değildir. Bu durumda öğretmenlerimizin “kendilerini güncellemesi” kaçınılmaz olacaktır.
Bilişim teknolojili derslerde, yardımcı birer ders materyali olarak kullanılmak üzere elektronik içerikler öğretmenler tarafından öğrencilere aktarılacaktır. “Ses, video, animasyon, sunu, fotoğraf/resim” gibi çoklu ortam bileşenleri ile desteklenmiş öğrenme nesnelerinden ve etkileşimli e-kitaplardan nasıl yararlanılacağını, web tabanlı ortamlarda hem çevrimiçi hem de çevrimdışı biçimde nasıl ulaşılacağını yine öğretmenler öğretecektir.
Örneğin; öğretmen derse gelemezse, o sınıftaki öğrenciler “akıllı tahta” sistemiyle “başka bir okuldaki dersi canlı olarak takip” edebilecekler. Günümüzde kullanılan “online eğitimin “temeli budur.
Öğretmen olmadan da teknoloji yardımı ile “pratikten” yabancı dilde “günlük konuşma” öğrenilebilir. Ama yabancı dil bir bütün olarak “dinleme, konuşma, okuma ve yazma” –dan oluşan 4 becerisiyle – öğretmensiz - tam olarak öğrenilemez.
Çocukluğumdan günümüze kadar gelişen değişik teknolojilerle, yabancı dil ve diğer derslerin öğretimi yapıla geldi. Teknolojiler değişti ancak, “öğretmen” derslerdeki yaratıcılığıyla hep sınıftaydı. Teknoloji asla öğretmenin yerini alamaz.
Çağın ilerisinde olmak için, günümüzde başlanan ve geleceğin eğitimi olan “bilişim teknolojili eğitim”de ÖĞRETMEN her zaman var olacaktır.
Sevgi ve saygılarımla.