Başlığa yakışan keyifli anılar:

“İlk hedefiniz Akdeniz'dir” emriyle bir olanaksızı daha başararak yıkılmaz denilen cepheleri 6 saatte yok eden Türk ordusunun başında Mustafa Kemal Paşa, “10 gün sonra İzmir'deyiz!” der.

9 gün sonra İzmir'e girdiklerinde “Çocuk, n'apalım, düşman bizi yanılttı” diyen Atatürk'ü ilk ziyaret eden İngiliz Donanma Komutanı'dır. Gazi, önce misafirperverlik gösterir. Amiral, kendi vatandaşları ile azınlıkların durumlarını küstah bir şekilde sormaya başlayınca Paşa'nın yüzündeki gülümseme kaybolur, kaşları çatılır ve çakmak gözlerinden ateş çıkmaya başlar. Amiralin tehditle karışık sözünü bıçak gibi keser ve “Şu efendi devlet rolünü bir kenara koyunuz Amiral! Milletleri de tehdit etmekten vazgeçiniz! İngiltere ve müttefiklerinin kıyameti koparıp koparmayacağını düşünmem! Bunlar memleketimin iç işleridir; kimsenin bu işlere karışmasına müsaade etmem!” der.

O güne kadar yabancıların kendileri karşısında ezilip, büzülüp ses çıkaramamalarına alışık olan Amiral, şaşkınlıkla “Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz” deyiverir.

Ortalık buz gibi olmuştur.

Çakmak gözlü, derin bir nefes alır ve “Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız. Türk ordusu, asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı da boşaltacak güçtedir. Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!” der.

Mustafa Kemal Paşa'nın cümleleri, art arda Osmanlı tokatları gibi yüzünde şakladıkça Amiral ne yapacağını şaşırır ve “Siz İngiltere'ye savaş mı açıyorsunuz?” diye sorar.

Paşa gözlerini devirir, soğuk, sert ve son derece etkili bir şekilde bu tarihi yanıtı verir:

“Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması'nın hala yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık. Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Bizim gözümüzde “barış antlaşması yapmamış” iki devletiz. Savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi hemen kara sularımızdan çekmeniz konusunda sizi ihtar diyorum!”

Herkes son derece endişelidir. Çakmak gözlü derhal bir ihtar çektiri ve donanmaya 24 saat süre verir.

Salih Bozok, kapıdan büyük havalarla giren, sonra oturduğu koltukta küçülen, özür dileyerek, eğilip selam vererek ayrılan Amiral ve bu öykünün gerisini şöyle anlatır: “Paşa kendisinden son derece emindi ancak bizler yine de endişeliydik. Verilen süre sona erdiğinde büyük İngiliz donanmasının uzaklaşmasını seyrettik.”

Bozok dönüp Mustafa Kemal'e bakar ve bir kez daha hayranlık ve şaşkınlıkla izler. Paşa donanmanın gidişini izlemez bile. O çoktan daha sonra neler yapacağının planlarını yapmaktadır.