Kurtuluş Savaşı'nda kadınımız aktif bir rol oynamıştır. Bu sayede Anadolu Türk'ü Ulu Önder ve silah arkadaşlarının rehberliğinde bu mücadeleden alnının akıyla çıkmıştır.

Ülke işgal altındayken gösteriler ve yürüyüşler düzenleyen kız kardeşlerimiz, silahlı mücadelenin başlamasıyla cephe gerisindeki tüm işleri üstlenmişler, sırtlarında yemek ve cephane taşımışlar, hemşirelik yapmışlar ve erkeklerle beraber savaşmışlardır. Kurdukları “Anadolu Kadınları Müdafaa – i Hukuk Cemiyeti” ile TBMM'ye örgütlü destek olmuştur sonunda da Cumhuriyet'in ilanıyla Atatürk'ün önderliğinde yüzlerce yıllık zincirlerini kırmışlar ve erkeklerin yanında yeni Türk devletinin kurucu ortakları olmuşlardır.

Bizim topraklarımızda analarımız, eşlerimiz, bacılarımız, ninelerimiz, teyzelerimiz, halalarımız kutsaldır. Elde ettikleri özgürlüğü hem kanlarıyla, hem kendi bileklerinin hakkıyla hem kendi alınlarının teriyle hem de Zübeyde Ana gibi iyi evlatlar yetiştirerek elde etmişlerdir. Kadına şiddet, ikinci sınıf insan gibi görmek, eve kapatmaya çalışmak bizlere özgü değildir. Arap toplumlarına özgüdür.

TÜRK DEVRİMİ KADIN DEVRİMİDİR

Türk devrimi, özünde bir kadın devrimidir. Omurgası da laikliktir. 1926 – 1934 yılları arasında gerçekleştirilen Atatürk devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma yaşamında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir.

Yasal düzenlemeler birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir. 5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Türkiye'den 11 yıl sonra (1945) İtalya ve Fransa, 36 yıl sonra (1971) İsviçre'de seçme – seçilme hakkı tanındı, kadınlara.

Türk kadını bugün yaşamın her alanında mücadele etmektedir. Cumhuriyetin tapusunda imzası vardır. Bu imza ve alın teriyle atılmıştır. Bazılarının dedeleri Kurtuluş Savaşı'mızda destek vermezken, bizim ninelerimiz cepheden ölüyordu…

“Dünyada her şey kadının eseridir.” Mustafa Kemal Atatürk

TÜRK KADINININ YERİ VE GÖREVLERİ

Kadınlarımızın her ulusta olduğu gibi, bizim ulusumuz için de ne kadar yüksek önemi olduğunu söylemeğe gerek yoktur. Bizim ulusumuzda kadın, eskiden bu önemi, gerçekten en yüksek derecede kazanmıştır. Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların tanıklığıyla kanıtlamıştır ki, cidden yüksek erdemler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o erdemlerin en büyüğü ve en önemlisi, değerli evlâtlar yetiştirmeleriydi. Gerçekten, Türk ulusunun bütün dünyada, yalnız Asya'da değil Avrupa'da dahi büyük ezici kudret göstermiş olması, çok parlak hareketler yapmış bulunması, hep öyle değerli anaların erdemli evlâtlar yetiştirmesi ve daha beşikten çocuklarının ruhuna mertlik ve erdem aşılaması sayesinde idi. Şunu söylemek istiyorum ki, kadınlarımızın genel görevlerde üzerlerine düşen paylardan başka kendileri için en önemli, en hayırlı, en er demli bir görevleri de iyi anne olmaktır. Zaman ilerledikçe, bilim geliştikçe, uygarlık dev adımlarıyla yürüdükçe, yaşamın, yüzyılın bugünkü gereklerine göre evlât yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların, bugünkü evlâtlarına vereceği eğitim eski dönemlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için, gerekli özellikler taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü yaşam için faal bir unsur haline koymak, pek çok yüksek özelliği kişiliklerinde taşımalarına bağlıdır.

Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmak zorundadırlar. Eğer gerçekten ulusun anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar. 1928 (Atatürk'ün Söylev – Demeçlerinden)