“90 Harbi” olarak da bilinen 1877 – 78 Osmanlı – Rus savaşında Çarlık Rusyası Osmanlı İmparatorluğu'nu ağır bir yenilgiye uğratmış ve taraflar Berlin Antlaşmasını imzalamıştı. Osmanlı Devleti ise savaş tazminatı olarak Kars, Ardahan ve Batum sancaklarını Rusya'ya vermişti. İşte bu tarihten başlayarak Kars'ta, 1918 yılına dek sürecek olan, 40 yıllık Rus egemenliği başlayacaktı.


Ruslar, Kars'ın kendileri açısından önemini göstermek içn kenti önce "Karskaya Oblast" adı altında eyalet ilan ettiler, ardından da görkemli binaların yapımına başladılar. Kentin çehresini bütünüyle değiştirdiler. Rus kentlerindeki mimariyi Kars'a uyguladılar.


Kars'taki Rus egemenliği, kente yeni toplulukların gelmesinin de önünü açtı. Ruslar, önce bölgedeki Türkleri göç ettirdiler, ardından da Kars'a, Malakanları, Estonyalı Almanları, Protestanları, Rum, Ermeni, Yezidi, Asuri gibi unsurları getirip yerleştirdiler. Malakanların getirilmesindeki asıl amaç ise Rus yönetimi tarafından sakıncalı görülen, Ortodoks Kilisesi'nin afaroz ettiği bu topluluğu merkezden mümkün olduğunca uzak tutmaktı.


Rus kökenli Malakanlar, bölgeye getirilen diğer unsurlardan çok farklı bir topluluktur. Yazar G. Evren anlatıyor: "Çocukluğumda, yaz aylarında gittiğim Horasan'da, ilçeye uzun yıllar önce yerleşmiş, değirmencilik işiyle uğraşan Malakanlar ile bir araya gelme fırsatım oldu. Genelde sarışın, mavi gözlü, ince ve uzun boylu alan bu insanları tanıdıkça çok sevdim insana verdikleri değeri ve gösterdikleri saygıya tanık oldum.”


Malakanların tarihine dönecek olursak, Rus ve Hristiyan kökenli bu topluluğa Malakan adı, Çar Büyük Petro döneminde başlayan değişim sürecinden sonra verilmiştir. Büyük Petro'nun, Rusları Batılılaştırma politikası olarak tanımlayabileceğimiz yenilik sürecinde, kılık kıyafetten saç sakala, dinde ayin tarzından, dua etmeye, vergi sisteminden sosyal ilişkilere kadar birçok konuda değişiklik başladı.


Üçüncü Petro döneminde ise Ruhani Hristiyanlık akımı, Malakanlık adlı bir harekete dönüştü. Bu harekete katılanlara da, Malakan denildi. Malakanlık, tarihsel süreçteki köylü hareketlerinden biridir. Diğer köylü hareketlerinden ayıran temel özellik ise bir isyan değil pasif direniş olmasıdır.


Rusçada süt, Moloko demektir. Var olan inançta haftanın iki günü süt içme uygulaması vardı, ama onlar her gün süt içmeye devam ettiler. Kilise'nin kabul ettiği oruçları tutmamaları, perhiz günlerinde süte ayrı önem vermeleri nedeniyle sapkın sayılarak topluluk mensuplar için süt içenler anlamına gelen Malakan (Molokan) tanımlaması kullanılmaya başlandığı söylenir. Bazı kaynaklar ise tarihteki göçleri sırasında su bulamadıklarında süt içtikleri için bu topluma Molokan adının verildiğini belirtmektedir. Ayrıca, gerçek Hristiyan inançları süt gibi temiz ve beyaz olduğu için Molokon denildiği de söylenmektedir.


Malakanlık için Hristiyan ve Yahudi inanç sisteminin karışımı yorumu yapılır. Malakanların kırmızıçizgileri olarak ise diğer insanları kınamamak, çalmamak yıkmamak, dış görünüşe ve mala-mülke tapmamak, her zaman iyi niyetini korumak gösterilir. Bir büyük özellikleri de, batıl inançlarının olmamasıdır. Malakanların üzerinde artan baskı I. Aleksandre'in Çar olmasıyla birlikte bir süreliğine kalktı. Çar I. Nilolay döneminde çıkarılan bir emir ile Malakanlara, sapkınlıklarını bırakıp tam Ortodoks olmaları, aksi takdirde tamamen aforoz edilerek, Kafkasya'ya sürülecekleri bildirildi Malakanlar ise bu emre uymayarak, göçü kabul ettiler.


Rusların Kars'ı almasıyla birlikte Kafkaslarda dağınık olarak yerleşmiş Malakanların bu bölgeye de göçü başlayacaktır.


Malakanların, Kars'ı vatan edinmeleri, bu topraklardaki yaşamlarını, bölge insanına, Anadolu'ya katkılarını, kültürel miraslarını da devamı yazımda okuyacaksınız. Keşke Malakanlar Türkiye'de kalsaydı, diyeceksiniz.