Ahşap üzerine yazı yazan bir usta “Madem yaşlanacağız, zeytin ağacı gibi yaşlanmaya çalışmalı” demişti. Bu yorum merak uyandırdı. Araştırmaya başladım. Karşıma ‘kutsal ağaç’ ‘ölümsüz ağaç’, sofraların baş tacı zeytin ve sağlık kaynağı zeytinyağını bize sunan zeytin ağacı ile ilgili bazı gerçekler çıktı:

*Zeytin her dinde kutsal.

Zeytin ağacının tarihi en az insanlık tarihi kadar eski. Nuh peygamberin kasırga sonrası dünyanın düzene girip girmediğini anlamak için gönderdiği beyaz güvercin, ağzında zeytin dalıyla döner. O zamandan beri zeytin, barışın, huzurun ve düzenin simgesi olarak kabul edilir.

Kur’an da bereketli olarak geçiyor

*Kur’an’ı Kerim’de 6 ayette zeytinden övgüyle söz ediliyor. Nur suresi 35’inci ayette “Doğuya ya da batıya ait olmayan bereketli bir zeytin ağacının yağı ateşe değmeden bile ışık verir” anlatımıyla zeytin ağacının kutlu ve bereketli olduğu benzetmesi yapılıyor.

*Yetiştirilen ilk ağaç türü.

6 bin yıldır Akdeniz havzasında görülen zeytin bilinen en eski ağaç türlerinden biridir.

*Tıp sembolümdeki dal.

Tıp biliminin sembolündeki çift yılanlı asanın ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Burada yer alan sopa, zeytin dalıdır. Söylentiye göre Tanrı, Hermes’in barıştırıcı gücünü ölçebilmek için asasını iki yılan arasına koyar. Yılanlar kavgayı bırakarak birden asaya sarılır ve ayrılmazlar. O günden beri Hermes’in tıp biliminin sembolü bu görüntü olur.

*Ölümsüz ağaç.

Ünlü İlyada Destanı’nda Homeros, bir zeytin ağacına yaslanır. Zeytin ağacı ise kendisine “Ben herkese aitim, sen gelmeden önce de buradaydım, sen gittikten sonra da burada olacağım” der. Bu öykü üzerine zeytin ağacının ölümsüz olduğu ve köklerinin ölümsüzlüğü simgelediği düşünülür.

Bir zeytin ağacı bin yıla kadar yaşayabilir. İki bin yıllık zeytin ağaçları da bulunmuştur. Zeytin ağacının bu kadar uzun ömürlü olmasının nedenlerinden biri de yapraklarındaki ‘oleuropein’ maddesi. Bu madde zeytin ve zeytin ağacının korunmasına yardımcı olur.

*Her zaman yeşil.

Yakından dikkat ettiyseniz zeytin ağaçları yaz ve kış aylarında sürekli yeşil yaprakları var. Yaprakları genelde dökülmez, dökülenlerin yerine yeni çıkan yapraklar da yeşil olur.

*Bir yıl var, bir yıl yok.

Zeytin ağaçları her yıl aynı oranda zeytin vermez. Zeytin ağaçlarının bu denli uzun ömürlü olmasının sırrı belki de; bir yıl çok ürün verirken ertesi yıl hiç ürün vermemesidir. Çünkü ağaç dinlenir, kendini yeniler. Bu durum, halk arasında ise “var yılı ve yok yılı” olarak söylenir.

KUTSAL AĞAÇ ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Ahşap yazı ustasıyla ahşaba yazı yazdırmak için gelen müşterisinin arasında şu konuşmalar olur:

Ahşap yazı ustası “37 yıl demiryolu teşkilatında memur olarak çalışıp emekli olduğunu, hobi olarak başladığı güzel yazı yazma işini zamanla geliştirdiğini anlatır. Çalıştığı kurumda teşekkür, tebrik, katılım gibi belgelerin üstlerini yazdığını ancak o zamanlar para kazanmak için yapmadığından söz eder.

Emekli olunca belediyede çalışan bir arkadaşının yardımı ve desteği ile bu tezgahta ahşaba yazı yazarak el sanatını sürdürmeye çalıştığını anlatır. Elindeki havya ile yazmakta olduğu yazıyı işaret ederek “Gerçi güzel yazı sanatı diye bir şey de kalmadı. Bilgisayarlar nedeniyle hepsi yazıcıdan çıkar oldu. Güzel yazı yazmak emek ve sanat olmaktan çıktı.

ZEYTİN AĞACININ YAZISI KENDİNDENDİR

Tezgahın üzerinde kenarda duran daha koyu sarı renkli ve hayli damarlı birkaç ağaç parçası dikkatimi çekti. Ne ağacı olduğunu sordum. Zeytin ağacı olduğunu söyledi. Keşke benim yazıyı buna yazsaydık deyince. “Zeytin ağacının yazısı kendindendir. Üstüne yazı yazılmaz, yazsan da anlamı olmaz.” diye yanıt verdi.

“Anlamadım. Bu ağacın diğerlerinden farkı nedir?”

“Başka ağaçlarda her bir halkanın yaşanmış yıllara denk geldiğini zeytin ağacında ise halkalarına bakarak yaşı bulmanın çok zor olduğunu anlattı. Zeytin ağacına boşuna ölümsüz ağaç demezler. Zeytinde halkalar öyle iç içe geçer ki yaşlandığını anlasalar da yaşını kestiremezler. O yüzden yaşlanacaksan zeytin gibi yaşlanmalısın.”

“Nasıl yani?”

“Çizgileri okumaya çalışırsan anlarsın. Her şeyi iç içe yaşar bu ağaç. Çocukluğundan bir anı gelir yaşlandığındaki bir anı ile örtüşür, sonra hepsi birden bir başka yaşanmışlığa bulanır. Ağaç yaşlandıkça hayatın ağırlığında ezilir büzülür ama ayakta kalır. Yazara rahmetli ninesi “Zeytin gibi yaşlan ki, 70’inde çocuk ol, 45’inde delikanlı, 15’inde ağır abi gibi görün.” dermiş. Bu ağaç gibi her yaşındaki kendini diğer yaşanmışlıklarına bulamayı başarırsan zeytin gibi uzun bir ömrün olur.

ÖLÜMSÜZLÜK AĞAÇ ZEYTİNİN ACISI BUNDANDIR

Ahşap yazı ustası, zeytin ağacı parçasını eline alıp yüzeyindeki çizgileri parmakları ile okşar ve sohbetine devam eder: “Zeytin ağacı hayatın yükü altında bir hamur gibi ezilmiş görünür ama acılarını içine tutmaz. Zeytinlerine aktarır. Zeytinin acısı bundandır derler. Yaş alıp gövde kalınlaşır dallar zayıflar. Gösterişi de sevmez. O yüzden hiçbir zeytin ağacı diğerine benzemez. Hayatı alır yoğurur içinde harmanlar, acısını zeytinleri ile döker, gelen geçen kibirli hayatlara inat hepsini gömer yine de ayakta kalır.”

“Yani?”

“Yani zeytin ağacı gibi yaşa, yaşamın yalnızca sana ait olsun. Diğerlerine benzemesin. Varsın başkaları beğenmesin. Tutma acıları içinde, sen de zeytin ağacı gibi yaşlan.”

“İyi de, siz bu dediklerinizi yapabildiniz mi?”

“Bildiğim; yaşadığın acıların izleri içinde kalsa da acısını meyvelerin ile döküp inadına yaşamak gerektiği. Yanlış anlama acılarını unut demiyor. Yaşadıkların içindeki çizgilerde duracak, unutmayacaksın. Yaşadığın her bir acı gövdeni biraz daha bükecek geçmişteki bir başka acısını çizgisiyle kesişecek. Sen ne yapıp edip acını zeytinlerine aktarıp yaşlanacaksın.”

“İyi de beceremez diğer ağaçlar gibi olursak?”

“Yapabilirsen her bir zeytin ağacı gibi tekil bir hayatın olur. Üstelik başkasının hayatı değil kendi seçtiğin hayatı yaşamış olacaksın.”

“Peki ya sonra?”

“Sonra günü gelecek sen de gideceksin. Yaşadıkların bir ağaç parçasının üstünde kalacak, birileri eline alıp bakacak, bunca yaşanmışlığa saygı duyup üstüne yazı yazmanın anlamsızlığını paylaşacak. Geriye dilden dile aktarılan birkaç söz kalacak. O söz seni anlatacak. O yüzden, madem yaşlanacağız, zeytin gibi yaşlanmaya çalışmalı…”