“Efendiler!


Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanmıştır.


Artık durumu düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan öğüt almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.”


“Oysa hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların öğütleri ile yabancıların planları ile yükselebilsin?


Tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir.”


Körü körüne batı kültürüne sarılmayı ve bu şekilde büyüyerek kalkınmayı düşleyen zihniyetlere karşı Atatürk’ün yanıtı böyleydi işte.


Ulus olmak yerine ümmet olmak, vatandaş olmak yerine kul olmak şeklindeki doğu zihniyeti ne kadar bize uzaksa, bizden çok farklı bir kültürü alıp, sırf batının işine yaradı, bize de iyi gelir diyerek sahiplenmek de bir o kadar yanlış.


Atatürk bize öncelikle din ile ahlakın aynı şey olmadığını öğretti. Özünü unutamamış Şaman Türkler İslamiyeti kabul ettiklerinde bile Araplaşmamış, Mevlana’lar, Yunus’larla farklı bir felsefe oluşturmuşlardı. Din tacirleriyle yozlaşan Osmanlı gittikçe Araplaşmış ve medeniyetten uzaklaşmıştı.


Sayıları bini geçen çeşitli ilim adamı, yazar, düşünür ve sanatçıların yaklaşık 300 seneyi bulan modernleşme ve Rönesans’ını Atatürk tek başına 10 senede gerçekleştirmişti.


Ülke büyümüş ve kalkınmıştı.


Nasıl olmuştu bu?


Bugün bile bize örnek olması gereken sihirli formül neydi?


Okumuş ve son derece iyi eğitim görmüş subaylar, doktorlar, mühendisler savaşlarda şehit olmuştu. Ülkede senelerce mezun veremeyen lise ve üniversiteler vardı. Okuma yazma oranı yüzde üç olduğu gibi, genç neslin çoğu şehit ve gazi olduğundan nüfus ağırlıklı olarak yaşlı, sakat, kadın ve çocuklardan oluşuyordu.


Hiçbir endüstri yoktu. Tarım, ticaret, hayvancılık yoktu. Yol, su, köprü, alt yapı yoktu. Ülkede yalnızca Tarsus ve yabancı şirketlerin yönettiği yerel santrallerle İstanbul ve İzmir’in bir kısmında elektrik vardı. Cumhuriyet’in kurulduğu yıl, tüm ülkede toplam 344 doktor, 60 eczacı, 136 ebe vardı. Hemşirelik eğitimi almış tek bir kişi bile yoktu. Tüm ülkede toplam 378 kadın, 2356 erkek öğretmen vardı.


Haydi buyrun “fikri hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirin bakalım. O ise ileride Köy Enstitüleri’nin örnek alacağı bir sistemle eğitime asker ocaklarından başladı. Köylerine dönerek eğitim verecek Mehmetçikler yetiştirdi. Yurt dışına eğitim için gençleri gönderdi. O gençler birer kıvılcım gibi gidecek, ateş gibi dönecek ve örnek nesiller yetiştireceklerdi.